29 Temmuz 2009

Bir seri katile aşık olmak: PARFÜM


Le Parfum : histoire d’un meurtrier - Bande annonce FR
Yükleyen _Caprice_. - Tüm sezonlar ve tüm bölümler

Bir seri katile aşık oldum! Gerçi Dexter hayatımıza girdiğinden beri seri katillere sempati beslememiz mümkün hale geldi. Ama ben yakışıklı seri katilimiz Dexter'dan değil, Jean- Baptise Grenouille'de bahsediyorum.


Filmin adı parfüm, veya orjinal adıyla: Le Parfume, historie d'un a meurtirier...

Başkahramanımız Paris'in çok pis olduğu bir dönemde çöplüğün içine doğar. Bütün çocukluğunu ve gençliğini oldukça "garip" biri olarak geçirir. İnanılmaz bir koku alma yeteneği vardır.
not: yazının bundan sonrası spoiler içerir; ama bunları bilmeniz filmin tadını kesinlikle kaçırmaz. masalsı anlatımı, sahneleri ve yaz yaz bitiremeyeceğim şık detayları ile defalarca izlenebilir.


Bir gün kölesi olarak çalıştığı adam ile birlikte şehre iner ve bir kadının kokusunu keşfeder. Kadının kokusu onun aklını başından alır ve kadını koklamak isterken yanlışlıkla öldürür. Kadının öldükten sonra kokusunun da uçup gitmesi onu perişan eder. Ve tek amacı bu kokuyu kalıcı hale getirebilmek olur.

Ardından artık yıldızı sönmüş, üretim yapamayan bir parfümcünün yanında işe başlar ve harika parfümler yartarak adamın işlerini yeniden canlandırır. Bu arada parfümcülük hakkında da çok şey öğrenir, damıtma yoluyla kokuyu kalıcı hale getirme teknikleri ve bir parfümün kaç notadan oluşması gerektiği gibi... Ancak bu teknikler de her şeyin kokusunu kalıcı hale getirmeye yetmiyordur.



Yeniden yollara düşer ve sonunda tekniği de keşfeder: Kadınları öldürüp bütün saçlarını kesip, vücutlarını hayvan yağı ile sıvayıp sardığında ve beklettikten sonra o yağı damıttığında kokuları kalıcı hale gelmiş oluyordur. Ortalıkta ölü ve kafaları kazınmış kadınlar bulundukça şehirdekiler tedirginleşiyordur.

Sonunda tam 12 kadını öldürerek parfümün esas 12 notasını yaratır; ancak bir de özel 13. notaya ihtiyacı vardır. Onu ekledikten sonra yakalanır. Ama yapmış olduğu parfüm öyle bir parfüm olmuştur ki; idam edilmek için çıktığı yerde ondan bir kaç damla sıktığında herkes "O masum!" "Sen bir meleksin!" "Seni seviyoruz!" diye bağırmaya başlar. Parfümün damlalarını arttırdığında ise herkes -papa dahil- soyunup sevişmeye başlar ki bence filmin en mükemmel sahnesi bu! Yüzlerce insan kadın erkek fark etmez çok yavaş bir tempoda birbirlerini soyar ve öpüşmeye başlar...

Yarattığı parfüm, ona tanrı gücü kazandıracak nitelikte olmasına rağmen, o parfümü bunların hiç biri için kullanmaz. Kendi teninin kokusuz oluşuna inat, nefis bir final sahnesi var filmin!

Masal gibi, bazen korkunç, bazen komik... Kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden!

4 yorum:

TopukSesleri dedi ki...

Kitaptan uyarlanan filmler konusunda yaşanılan hayal kırıklıkları her zaman için konuşulur. İşte bu yüzden, bir kitabı görsel olarak okuyucuya sunmak son derece zordur. Eğer şanslıysanız, "az bilinen" bir kitabın filmini çekersiniz...

Türkiye'deki sinema izleyicisi göz önüne alındığında, bu film de öyle oldu. Çoğu kişi, kitabın varlığından bihaberken izledi filmi; dolayısıyla son derece "çarpıcı" olan hikaye çok beğenildi...

Ben her ne kadar kitabı önceden okumuş olsam da, film-kitap ikilisi içinde birçok filmde yaşadığım hayal kırıklığını bunda yaşamadım. Aslına bakılacak olursa, milyon dolarlar harcanan nice yapımdan daha iyi çekilmişti film. Kitabın yanına bile yaklaşılamayacak olsa da, oyuncu seçiminin de güzelliği ile pekiştirilmişti..

Yine de tavsiyem, önce kitabın okunması...

Bugra dedi ki...

Kitabı da duymu$tum, filmide..

Bazı filmlerde, albümlerde ya da kitaplarda böyle bir$ey oluyor i$te.. Manasız bir önyargı. İzlemeyeceğim dediğimde hiçbir kuvvet izletemiyor. Issız Adam, Transformers, Barcelona Barcelona aklıma gelenler.. Ve pek tabii Le Parfum.

Ama, her zaman ki gibi yanılmı$ım :) Güzel anlatmı$sın, birden önyargı sempatiye dönü$üverdi :)) Hemen izleyeceğim.

Bulunduğum durumdan kurtardığın için çok te$ekkür ediyorum :))

Pilli-Cadi dedi ki...

oooo koku benim en sevdigim kitaplar arasinda. bu kadar orijinal bir hikaye... sanirim türk edebiyatinin cok uzak oldugu bir sey.
koku'yu okudugumda hayretlere düsmüstüm, o kadar begenmistim ki hemen deli divane filmi bulup izlemistim.

grenouille icin ayni seyleri ben de düsünmüstüm:D:D

kokunun hic bu kadar önemli bir sey oldugunu düsünmemistim.

cok güzel!

zillosh dedi ki...

@ sophielle: kitabı okurken hayaL gücü gerçekten çok serbest oluyor, karakterleri zihnim sınırsızca yaratabiliyor. filmde ise tipler zaten hazır, yaratıma katılmadan hayal gücünü kullanmadan sadece "izliyorsun". o yüzden kitabını okuduklarımın filmini izlemediğimde hayal kırıklığı yaşarım. filmden sonra kitabı okuduğumda ise aklıma film sahneleri gelir. o yüzden ya kitabını okurum ya filmini izlerim, birini yaptıysam diğerinden kaçınırım ben... ama ikisini de yapmaya niyeti olanlar varsa aynen katılıyorum, her zaman önce kitap okunmalı... =)

@ bugra: o önyargı bende de var. herkes o kadar çok konuşuyor ve övüyor ki, izlememe veya beğenmeme imkanı kalmıyor bize. tepki olarak izlemeyi reddediyorum. Issız Adam'a yapmıştım, inadımı daha geçen hafta kırdım. doğrusunu istersen fazla bir şey de kaçırmamışım izlemeyerek =)) Parfüm enteresan bir film ama. Başı fazla yavaş tempolu olsa da mantık ve oyunculuk süper! Beğenirsen film zevklerimizi yakın ilan edip film tavsiyeleri istemeye başlayacağım çabuk izle! =p

@ pilli cadı: ben koku takıntılı bir insanımdır mesela. her şeyi koklarım insanları eşyaları yemekleri mobilyaları kitapları... sırf kokusu yuzunden insanları takip etme gibi saykoluklar da yapabiliyorum bazen =)) grenouille de bulursam seninle paylaşabilirim sözzz =))

@ herkes: bu akşamımı kebapları mideye indirmekle geçirdiğim için yeni film yok. üzgünüm =p

Pinterest'im

Instagram'ım