21 Temmuz 2009

kandilli ve bebek'ten birer vaha!

Bir kaç saat sonra İstanbul'u terk ediyorum.

İstanbul'daki son 3 günüm gerçekten İstanbul'un tadını en iyisinden çıkartacak cinstendi. Ev partili gece ve Rock'n Coke'tan sonra halletmem gereken son işler arasında koştururken keyif ve lezzet molaları vermeyi tabii ki ihmal etmedim.


Bir tanesi SUNA'NIN YERİ... Kandilli'de, tam denizin kenarında, püfür püfür esen, harika manzaralı bir yer. Fotoğrafta belli değil, ama tam köprüye karşı afiyetle balıklarınızı yiyorsunuz. Akşamüstü gittik, inanılmaz sıcak havaya rağmen oturduktan on dakika sonra şallara sımsıkı sarıldık. Rüzgarın, manzaranın ve balıkların keyfini çıkarmak için harika bir seçim. Balık restoranlarına özgü o kasıntılıktan tamamen uzak, çalışanlar pek sempatik, ortam pek keyifli.

Sadece alkol yok orası büyüyü bozuyor; ama "elma suyu" isterseniz kadehte olmasa da beyaz şarabınızı yudumlayabiliyorsunuz. : ))


Kandilli'ye yolunuz düşerse en azından bir kalamar ve "elma suyu" mideye indirmeden geçmeyin derim.

Anne tarafı egeli olan, zeytinyağlıların en güzelini yiyerek büyümüş biri olarak, dışarıda herkesin bayıldığı zeytinyağlılara "Abartmayın yahu, hiç de güzel değil ki bu!" burun kıvıran ve sonra Bade'nin (anneannem) zeytinyağlılarından yedirtip onların aklını alan ben dışarıda meze olarak zeytinyağlı hiç söylemem. Çünkü bilirim ki beğenmeyeceğim. Suna'nın yeri ezberimi bozdu. Fava yediğim en lezzetli favalardandı.

Yan masadaki kadının "Fava ne ki?" diye sorduğunu duydum. Siz de bilmeyenlerdenseniz ve bakla seviyorsanız mutlaka fava denemelisiniz, özellikle de bu Suna'nın Yerinde...



İkinci durak da Bebek Kitchenette oldu. Yukarıdaki resmi Sabah'tan arakladım. Ben gittiğimde akşamdı, oldukça karanlıktı ve yakın bir zamanda İspanya'ya master yapmaya gidecek bir arkadaşımla kaynatılacak çok konu vardı. O yüzden tarafımdan çekilmiş bir fotoğraf yok malesef. Kelimelerle çizelim resmi =p

Bebek'te caddenin kenarında olmasına rağmen bir vaha gibi. Kocaman eski beyaz bir bina çok güzel ışıklandırılmış ve önünce kocaman bir bahçe var. Gerçekten büyük ağaçların olduğu bir bahçe. Fidan kıvamındaki iki ağaç dikilmiş bir alan değil yani. Işıklandırmayı da az tutmaları çok doğal olmuş. Bebek'in son zamanlarda artan curcunasının ortasında, o curcunadan uzak bir mekan olmuş.

Domates suyu içmeyi gerçekten seven bir insan olarak ne zamandır Bloody Mary denemek istiyordum ama bir türlü fırsatım olmamıştı. Dün onu da denemiş oldum. İlk bir kaç yudumda fazla acı geldi. "Keşke denemeyi erteleyip bilindik Cosmopolitan veya Martini gibi bir şey isteseydim" diye düşündüm. Bir kaç yudumdan sonra öyle içilmeyecek kadar acı gelmiyor, hoşuna gitmeye başlıyor insanın; ama başka seçeneklerim varken kalkıp da Bloody Mary'den yana tercih yapacağımı hiç sanmıyorum.

Ben dönene kadar keyifle kal İstanbuL! =))

2 yorum:

Bugra dedi ki...

Bloody Mary kadar deği$ken bir kaç tane kokteyl var sanırım.. Her yerde farklı tadlar alabilirsin.. Bence, ba$ka bir mekan da tekrar dene :) Hani $u acılık kısmından dolayı diyorum, ba$ka yerde bu muhtemelen olmayacaktır :) Belki, tercih sıranı da deği$tirir :)

Gerçekten güzel yapan çok yer var..

zillosh dedi ki...

tamaaam öyleyse "gerçekten güzel yapan yerler"den birinin adını istiyorum =)) rastgele deneme yapılmayacak her yerde içilmeyecek bir şey olduğuna karar verdim şimdi : )

Pinterest'im

Instagram'ım