16 Kasım 2009

Harikalar diyarında bir gece

Artık sabitlenmişti, pazar günleri interrail günlüklerinin günü olmuştu. Ama koşturmacalarım sebebiyle bu haftalık bir gün gecikti.
Bu yazı da yine haziran 2009'da Tempo24'te yayınlanmıştır.



Sanki yazın ortasında değil de, kasımın sonundaymışız gibi buz gibi hava Amsterdam'da.

Yanımıza bir tane bile pantolon almayıp, valizlerimizi hep etekler, elbiseler, minnacık şortlar ile doldurmuşuz. 'Kalın bir şeyler almamız gerek' diye girdiğimiz mağazalardan elimiz kolumuz poşetlerle çıkıyoruz; ama aldığımız şeyler inanılmaz fiyatlara düşmüş yazlık kıyafetler olduğu için donmaya devam ediyoruz.

Soğukta yazlık kıyafetlerle sokakta salınmak, hastalığa davetiye çıkarmak olduğu için, dün şehri keşfetmeye ara verip, akşamımızı Hard Rock Cafe’de geçirmeye niyetlendik.

Los Angeles’ta tepesinde Cadillac dönen Hard Rock’tan sonra Amsterdam’daki, müşterileri daha paçoz olan ve rock müzik çalan Midpoint veya Kırıntı gibiydi."Genciz, Amsterdam'dayız, daha sonra yapamayacağımız bir şeyler yapmalıyız." diye birbirimizi gaza getirdik. Sigara bile içmeyen "aklı başında" gençler olabilirdik ama interrail maceramızın üçüncü gecesinde İstanbul’da adım başı rastladığımız yerlere benzeyen Hard Rock’ta yemek yiyip, erkenden otel odasına dönecek ve televizyon izleyecek halimiz yoktu ya!

Arkadaşlarımızın bir kısmının “Saçmalamayın” diye bizi durdurmaya çalışmasını dinlemeden, ‘magic mushroom’ denilen şeyi denemeye karar verdik. Bu mantarlar, kek ve otun satıldığı “coffee shop”larda değil, daha az sayıdaki “smart shop”larda satılıyor. Aynen marketten omletlik mantar alır gibi dikiliyorsunuz dolapların başında, kuvvet derecelerine ve etkilerine göre mantarınızı seçiyorsunuz. Şekli bizim marketlerdeki mantarlardan biraz farklı; ama tadı bildiğimiz pişmemiş mantar gibi.



Bir arkadaşımda "bad trip" denilen etkiyi gösterdi. “Ben çok kötüyüm, ölüyorum.” Diye ağlıyordu. Odaya temiz havlu getiren otel görevlisine "Hayıııır! Olamaz böyle bir şeeey!" diye saldırdı sonra da. İki gündür gezdiğimiz RedLight District'in etkisiyle olsa gerek, bizim erkeklerin bizi pazarladığını düşünmüş ve buna inanmıştı. Otel görevlisini de bizim müşterimiz sandığı için saldırmıştı adama. Ve bütün bu senaryoyu yazıp harekete geçmesi yalnızca birkaç saniye sürmüştü!

Bir diğer arkadaşım ise etrafındaki her şeyi daha farklı görüyordu. Ayaklarının fazla büyük olduğunu kendi ayakları olamayacağını, benim ellerimin çok küçülmüş olduğunu söyleyip duruyordu. Ben ise halüsinasyonlar görüyor, gerçekle hayali ayırt edemiyor ve zamanı kavrayamıyordum. Uzun bir süre Amsterdam'da üçüncü gecemiz olduğuna inanmayı reddettim; haftalardır buradayız; hatta birlikte denize bile gittik diye tutturdum.

Bu zıt ruh hallerimize rağmen, aynı boyuta geçtiğimize inanmıştık. Her şey turuncuydu; aynı müzikleri ve aynı dilde konuşan insanları duyuyorduk. Hem korkuyorduk, hem de devamlı kahkahalar atıyorduk.

Bizim gibi zibidilik yapmamış, Hard Rock’ta bir bira içmekle yetinmiş aklı başında arkadaşlarımızın bizim hallerimizle bizden daha çok eğlendiklerinden eminim.

Çocukken en sevdiğim masal olan Alice Harikalar Diyarında’nın bütün etkilerini canlı yaşıyorduk. Hatta şimdi düşünüyorum da, bence o masal zaten çocuklara değil, kafası güzel büyüklere yazılmış; çünkü bu etkilerin tamamını barındırıyor içinde.

Nasıl becerdiysek uyuduk, uyandığımızda her şeyi bütün ayrıntılarıyla hatırlıyorduk. Gezimize bir macera eklemiş olmaktan hoşnuttuk; ama “Bir daha asla!” konusunda da hemfikirdik.

"What happens in Amsterdam stays in Amsterdam*" t-shirt'lerinden almak isabet olabilirdi; ama onun yerine " Good girls go to heaven, bad girls to Amsterdam**" yazanlardan birer tane edindik.


* Amsterdam’da olan Amsterdam’da kalır
** İyi kızlar cennete giderler, kötü kızlar Amsterdam’a....

kek dip notu:
space cake için de üşenmeyin "Kadinsky" isimli coffeshoplardan birini bulun. Birkaç şubesi var zaten. bildiğiniz anne keki tadında yiyin...





Share/Bookmark

3 yorum:

VodviL dedi ki...

kuzum yaş 23 daha öğrencisin dediğine göre nereden geliyor bu yoğurdun bolluğu, babamda bok gibi para dersen şaşmam diğer hallerde ise başarı öykünü zevklen dinlerim cidden

zillosh dedi ki...

yaş 23 hala öğrenciyim ama sadece öğrenci olmadım hayatımın hiç bir döneminde...

Babam sağolsun bana her yaz hayalim için bana "ek bütçe" açıyor onu inkar edemem; ama örneğin bu maceradan önceki 4 ay boyunca Formula1 kurumsal satışta zaman zaman haftasonu dahiL çalışıp tatlıca para kazanmıştım : ))

Didem Soyubol Atçıoğlu dedi ki...

Sezenciğim merhaba, blogun olduğunu kuzenim Bilge'den öğredim, Amsterdam ile ilgili yazını da bulup okudum, süper eğlenceli bir dilin var şekerim. Şimdi seni takibe alıyorum:)

Pinterest'im

Instagram'ım