22 Ocak 2010

Hukukla Dansta Son Perde:


Her şey 2004'te başladı.
Sezen isimli liseden yeni mezun olmuş bir kız, ÖSS'den gayet güzel bir puan aldı ve sadece hukuk fakültelerinden oluşan tercih listesinde ilk sırada yer alan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı.

O zamanlar ona "5-6 yıl sonra ne yapıyor olursun?" diye sorsaydınız, çok idealist bir cevap alırdınız. Çünkü her şeyi olması gerektiği gibi yaşayanlardandı o zamanlar. Her yıl takdir getiren çalışkan bir öğrenci, gece hayatı sıfır, en çok zamanını kitap okumaya harcayan, yurtdışı seyahatleri bile hep eğitim amaçlı olan bir "kızcağız"... Beş yıl sonrasına ilişkin aklındaki "flash forward" görüntüsü; yıllardır birlikte olduğu adamla evlenmek üzere olan genç bir avukattan ibaret.

Peki o beş yılda neler oldu? Yaşanılabilecek en güzel öğrencilik yaşandı. Bir yarışma düzenlesek ve en dolu dolu öğrencilik yaşayanı birinci seçecek olsak, ona bu konuda her türlü imkanı sunsak, benim şu beş senem kadar dolu dolu geçirmesi sağlanabilir mi şüpheli.

Cambridge'te exchange yapmak, seminerlere katılmak ve hukuk bürosunda çalışmak gibi kariyer hedefli şeyler de yaptım, üniversite öğrencilerine sunulan work&travel, yaz üniversiteleri, üniversite öğrencilerine özel derneklerin eventleri, interrail gibi her programa da katılımcı oldum, Türkiye içinde de bol bol seyahat ettim. Üç tane ev değiştirdim, binlerce insanla tanıştım, tekstil, televizyon, organizasyon gibi birbirinden alakasız sektörlerde de çalıştım. Okudum, düşündüm, evirdim çevirdim. İtiraf etmeliyim ki çok yoldan çıktığım zamanlar da oldu. Okuldaki final sınavlarını ekip sevgiliyle tatile de kaçtım, aylarca sarhoş da gezdim. Yoğun depresyon dönemlerim kadar, yoğun haz odaklı umurunda mı dünya triplerim de oldu.

Ve şimdiki "ben" oldum. "Genel doğrular"a göre değerlendirdiğimizde yoldan çıkmış bir tipim. Okulum uzamış, hukuk sektörüyle hiçbir alakam yok, bu kadar enerji ve zamanı hukuka harcamış olsam şu anda gerçekten iyi bir avukat olabilirdim falan filan. Ama şimdiki "ben" olamazdım. Hayata karşı bu kadar tutkulu olamazdım. Her gece yatağıma girdiğimde "Yaşamak ne güzel şey yahu" diye düşünemezdim. Bu kadar kendimle barışık olamazdım.

Mezun olur olmaz şunu yapacağım, bunu yapacağım listeleri çıkarıp da mezun olduktan sonra bunların hiçbirine vakit bulamayan, bütün hayallerini öldürmüş insanlardan biri olurdum. Değilim. Bugün başladığımdan tam 5,5 sene sonra hukuk fakültesinde sadece bir dersim kalmışken yani gerçekten adım attığımda mezun olacak noktaya gelmişken tereddütsüz şunu söyleyebilirim:

Öğrencilik insana canı ne isterse yapması imkanını sağlayan bir kılıf. Öğrenciyseniz yapmak istediğiniz her şey için bir yol bulmanız çok kolay. Zibidilik ve serserilik yapmak bile "delikanlılık" sebebiyle affedilebilir oluyor. Evde televizyon karşısında 100 saat fazla geçirmek veya 200 saat fazla uyumak için okulu uzatmak saçma bir şey; ama gerçekten hayallerinizi gerçekleştirmek için o okulu uzatıyorsanız, herkesi boşverin, "Ne zaman mezun oluyorsun sen?" sorularına aldanmayın, canınızın istediğini yapın. Sadece ipin ucunu geri döndüğünüzde yakalayabileceğinizden emin olun yeter!

Dört yılın sonunda mezun olmadığımda annem bir laf etmişti: Hayat bambaşka bir şey. Dört sene sonra harika bir ortalamayla mezun olduğunda kimse çıkıp da "Tebrik ederim. Al şimdi sana üç sene boş zaman, bütün hayallerini gerçekleştir. Sonra da gel burada harika bir maaşla işe başla." demeyecek. O yüzden eğer evde yatmak ile mezun olmak arasında bir seçim yapıyorsan, mezun ol. Yapacak gerçekten iyi bir şeylerin varsa, o kadar önemli değil ne zaman mezun olduğun.

Ve Steve Job'un diye aklımda kalmış bir konuşmada (Cenk'e kocaman teşekkür ederek düzeltiyorum: Steve Jobs'ın standford 2005 commencement speech'iymiş bu konuşma) insanın hayatındaki alakasız gibi görünen parçaların aslında bir noktada birleşeceği söyleniyordu. Üniversitede laf olsun diye almış olduğu kaligrafi dersleri bizim şu anda kullandığımız yazılımın temeli olmuş örneğin.

"Ya neden onla uğraşıyorsun? Otur bir hukuk kitabı oku." , "Ya o işin sana ne faydası var?"cıları dinleseydim çok daha dar bakışlı bir insan olacaktım.

Ben süperim ben harikayım demeye çalışmıyorum. Değilim. Kendimi gerçekten çok geliştirmem gereken bir sürü konu var. Öncelikle de ya daha sistemli yaşamayı öğrenmeliyim, ya da hayatıma daha az sayıda uğraşı sokmayı...

Sadece 2004'teki bakış açısında kalsaydım şimdi "müthiş ortalama ile hukuk fakültesinden mezun olmuş, berbat koşullarda staj yapan, başka türlü bir işi hayal bile edemeyen, monoton bir ilişki yaşayan, çok az zevki tatmış" olacak Sezen'i düşünüyorum ve beni "o" olmaktan kurtarmış olan milyonlarca faktöre şükran duyuyorum.

Hukukla dansta son perde!
Sonra reklamla dans showları gerçekten başlıyor!


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Yürü be Sezen !...

...düzeltiyorum;

"Uç be Sezen! Kim tutar seni?"

zillosh dedi ki...

Haha =)

Tutmaya çalışanlar utansın! =P

firdevs dedi ki...

bloğunu bugun keşfettim ve hakkaten bayıldım.univeriste sınavına gecen sene kazanamamiş ve bu sene tekrar hazırlanan biri olarak gercekten cok ozendim ve seni takdir ediyorum

zillosh dedi ki...

heeey çok sevindim!!! hoşgeLdin!!* =))

umarım umarım bu sene en çok istediğin bölümün öğrencisi olursun! boşver bir sene hiç bir kayıp değil, inan bana ; )

Pinterest'im

Instagram'ım