25 Mart 2010

Eskişehir Rehberi

Topu topu iki gün geçirdim Eskişehir'de bir de utanmadan rehberini yazmaya mı kalkıyorum?
Aynen öyle! Hatta haftasonu değişik ve ekonomik bir şeyler yapmak isteyenler için gayet yeterli bir rehber olacağını da iddia ediyorum.


İstanbul'da yaşıyorsanız, Eskişehir'e en rahat ve hızlı şekilde tren ile gidersiniz. Giderken trenle, dönerken otobüsle döndüm. Fiyat olarak da, hız olarak da, konfor olarak da, manzara olarak da tren her türlü otobüsü yeniyor. İnterrail maceram sırasında uçaktan daha konforlusundan (Almanya'dakiler), leş ötesine kadar (Sırbistan sınır hattındakiler) her türlü tren ile yolculuk yapmış olmama rağmen Türkiye'de Pegasus kampanyaları ve Shop&Miles puanları sağ olsun çok uzun zamandır tren yolculuğu yapmamıştım. Beklediğimden çok daha temiz ve güzeldi trenler.


Eskişehir'e gittiniz de nerede kalacaksınız? Kesin orada okuyan bir öğrenci arkadaşınız vardır zaten de, onu rahatsız etmek istemeyip ucuz fiyatlı bir pansiyon arayışına girerseniz avcunuzu yalarsınız. Öğrenci şehri olduğu için ve turistik bir yanı olmadığından öyle temizce pansiyon, hostel filan yok. Biz "Büyük Otel"de kaldık, diğer otellere kıyasla daha ucuzdu. Odaları da hiç fena değildi hani.

En güzel yanı da gecenin sonunda herkesin gittiği çorbacıdan 10 adım mesafede olmasıydı. Hani İstanbul'da gece Bambi'de bittikten sonra eve gitmeye fena halde üşenilir ya, Bambi'den çıkıp, Kızılkayalar'a gelince eve gelmiş olmak gibiydi.


Zaten ulaşım çok kolay şehirde. Yürü yürüyebildiğin kadar. Hiç olmadı atla tramvaya. İstanbul'dan sonra en hoşumuza giden taraflarından biri bu oldu.

"Adalar" ve "Doktorlar Caddesi" şehrin en merkezi. Böyle çay kenarında yürüyüş yapmak, bir yerlerde oturup bir şeyler yiyip içmek için ideal.

Gelelim "Gezdim, gördüm, beğendim"lere:



Birbirinden farklı konseptleri olan bir zincir bu. Biri pub havasında, diğeri daha cafe vari, diğerinde kendini gerçekten başka bir ülkedeymiş gibi hissediyorsun... Terasında oturmuş buz gibi biralarımızı yudumlarken, neredeyse "Hadi güneşi kaçırmadan biraz daha güneşlenmeye gidelim" diyecektim.



2) TWENTY SIX

Tam "Adalar"daki bu yere restoran mı desem, gece klübü mü karar veremedim. Her şey ortaya karışık bir mekan. Yemeğinizi club müziği ve ışıkları eşliğinde son ses yiyorsunuz. "Buralara yaz günü kar yağıyor canım ölene kadar seni bekleyemem" diye eller havaya eşliğinde tavuklu fajitayi mideye indiriyorsunuz. O sırada fark ettim ki, İstanbul'da meyhaneler dışında neredeyse her yemek konseptli yerde en azından gece yarısına kadar son derece chill müzikler çalıyor. Sonra 22:00 gibi de canlı müzik başlıyor.


3) Up and Down



Üst katında oturuyorsunuz, mükemmel playlistler (Kesinlikle abartmıyorum, gerçekten uzun zamandır hiç bir yerde bu kadar çok sevdiğim parçaları ardarda duymamıştım. Kendi darmadağınık playlistlerimde bile...) eşliğinde rahat koltuklarda oturup içkilerinizi içip sohbet ediyorsunuz.

Dilerseniz alt katında da canlı müzik var. Biz cumartesi gecesi gittiğimizde çalan grup oldukça eğlenceliydi. Rihanna'nın, Justin'in şarkılarının rock coverlarında deliler gibi dans ediliyor. Ayrıca kesinlikle votka içiniz, bu kadar cömert bir barmen başka yerde yok. Bir bardak elma-votka içtim, sek votkaya 2 damla elma suyu damlatılmış gibiydi.


4) 222

Eskişehir'in gece hayatının kilit noktası. Kocaman bir mekan, içinde farklı konseptler var. Biz club olan kısmı "One Night"taydık. Kafamız mı çok güzeldi, ortam mı bombaydı, yoksa mekanın başarısı mıdır bilemiyorum; ama sağlam eğlendik.


Gitmişken çiğ börek de yediniz mi, oh işte mis gibi bir haftasonu geçirip gelirsiniz.

Biz Eskişehir'i gerçekten çok sevdik. Bize eşlik eden, Bırcı'ya, Büş'e, YoungGuns 1.1 finalistlerine ve Marketing Anadolu ekibine (tabii kahrımızı çeken Ufuk, Burak ve Şafak'ı biraz kayırarak) kocaman teşekkür ediyorum. Reunion artık Antalya'da, Side'de filan olsun derim ben, hazır UniFest'ler de başlıyorken! Evet evet bu bir çağrıdır. :)


2 yorum:

Koç Gibi Adam dedi ki...

Merhaba Zilloş

Ya aslında nasıl hitap etsem şaşırdım bende blogundaki gibi sıcacık nickinle gireyim dedim:) Uzun zamandır yazılarını okuyorum hem beğeniyor hem de heyecanlanıyorum ve benim yaşadığım şehiri bu kadar güzel bir dille anlatmanda beni ayrıca heyecanlandırdı. Sadece küçük bişeyi unutmuşsun buraya gelipte Venedik gondollarına nasıl binmezsin:) Onunda keyfi bir harikadır. Umarım bir daha gelirsin bende sana şehrin diğer harika tarihi ve felsefe sini göstereyim. Yazılarının devamını dört gözle bekliyorum. YAZILARIN HİÇ BİTMEZ İNŞALLAH:)

Sevgiyle Kal...

zillosh dedi ki...

Merhabalar =))

Ah şöyle yorgun bir haftayı kapatırken bunları duymak nasıl güzel geldi anlatamam! Çoook ama çoook teşekkür ederim.

Venedik Gondollarını bir sonraki sefere saklıyorum öyleyse! =)

Bu kız ne zaman bıkacak yazmaktan diye bekleyenler çoktan vazgeçti hep hep hep yazıcam sanırım

Sevgiler & en keyiflisinden haftasonları

Pinterest'im

Instagram'ım