03 Nisan 2010

O olmazsa öteki ,o olmazsa bu, o olmazsa şu...


Bu blogu takip edenlerin pekala bildiği gibi kadın- erkek ilişkileri hakkında sık sık ahkam keserim. Zaten yazı yazmaya da "Beyaz atlı prens değil, sadece iyi öpüşen bir sevgili istiyorum!" isyanlı bir yazı ile başlamıştım.

Saf olarak adlandırılabilecek aşamayı çoktan geçtim, karşıma çıkan her adamla evlenip sonsuza kadar pembe panjurlu evde mutluluk içinde yaşama hayalini rafa kaldıracak kadar ilişki deneyimledim. Yine de çözemiyordum, yaşadığım ilişkilerde eksik kalanın ne olduğunu, neden o adam veya bu adam oluşunun fark etmediğini, adamlar gittikten sonra hayatımda neden hiç bir eksiklik hissetmediğimi.

Güzel ama yıpratıcak kadar tutkulu bir ilişkim bittiğinde şöyle yazmıştım:

"Yalnızlığın rahatsızlık değil, huzur verici olduğunu gerçekten kavramam için bunu kendi kendime daha kaç defa daha kanıtlamam gerekecek acaba? " sorusunu da gayet içten soruyorum kendime. Biliyorum ki ne olursa olsun, yalnızlığımı ne kadar seversem seveyim aslında yalnız kalma yeteneğine sahip değilim. Ne büyük bir ironi, ne büyük bir kafa karışıklığıdır bu... Sil baştan! Yak bir sigara Sezen, bir sonraki kanıtının nasıl olacağını tahmin et, eğlen.

Ondan sonra biten her ilişkimde de tıpatıp aynı şeyi düşündüm ve hissettim. "Bu adam olmazsa ben naparım?" demedim hiç. Her zaman bir yerlerde daha iyisinin mutlaka olduğunu düşünüyordum çünkü.

Murathan Mungan bu durumu "Birini seçmek ve onunla yaşamaktan ibaret kaldı aşk. Artık kimse kimse için dağlar aşmıyor, ırmaklar geçmiyor, diyar diyar gezmiyor. Mecnun bütün çölleri tüketmiş, kimseye çöl kalmamış yeryüzünde. Kurumuş vahalarda seraplar bitmiş. O olmazsa öteki ,o olmazsa bu, o olmazsa şu... Fark etmez, fark etmez. İlle de o. Yalnızca o. O, O, O,O diyen kalmadı. Kimse kimsenin o'su değil. Artık değil." diye çok güzel ifade eder.

Derken bir gün "Biraz kendi halime kalayım, çok yoruldum bu ilişkilerden." dersiniz, gerçekten kararlısınızdır da bu konuda. Ve bir adam çıkar bütün ezberlerinizi bozar. Sanki çok uzun zamandır tanıyormuş gibi rahatsınızdır yanında, ama aynı zamanda yeniliğin ve keşfetmenin heyecanı da vardır. Ve adı ister ilişki ister takılmak ister başka bir şey olsun yorucu değil, tam tersine şarj edici olabileceğini gösterir size. Şaşırırsınız. Bunların hep iç sıkmasına, sorumluluk yüklemesine, triplere, bıdıbıdılara alışmışsınızdır çünkü. Somut olarak "iyi gelir".

Aynı insanla gecenin bir yarısı atlayıp sahile sohbet etmeye gidebiliyorsundur, evde içki içip muhabbet ederek sabahlayabiliyorsundur, koyun koyuna yaramazlık yapmadan huzur içinde uyuyabiliyor, ama istediğinde yaramazlığını da yapabiliyorsundur, korku filmi izlerken başını omzuna gömebiliyor, iş hakkında konuşabiliyor, eski ilişki maceralarından kendinle dalga geçerek bahsedebiliyor, çok özelini bile rahat rahat anlatırken buluyorsundur kendini. "Yehuu budur işte. Dünyanın anasını satayım. Koyver kendini gitsin." ile "Biterse... Ki birgün bitecek... Bitmese bile bozulacak. Hayal kırıklığına uğramamak için kendime hakim olmam lazım." arasında sıkışıp kalıverirsin. Ama bu bile hoşuna gider! Öyleyim işte!

Hayatımdaki sıfatı ve aramızdakiler ne olursa olsun, bundan sonra hep keşif ve keyif eşlikçim olacağına da inanıyorum. Bugün kendisinin bana keşfettirdiği cenneti de sizinle paylaşıyorum: Baraka!



Fotoğraflara bakın, direk Ege veya Akdeniz dolaylarında çok dokunulmamış kısımlardaki salaş ama keyifli yerleri hatırlatıyor. Gözlemeyi yedikten sonra, denize atlayıp bir boy yüzesi geliyor insanın. Bir ekmek parçası için kavga eden martılar, uzaktaki yelkenliler, yüzünüze vuran güneş, oturduğunuz yere doğru gelen dalgalar ile şehir moodundan hemen çıkıveriyorsunuz. Gayet İstanbul'da Fenerbahçe Parkı'nın içinde bu cennet. Keyifli bir pazar kahvaltısı için şahane!

4 yorum:

cecilia dedi ki...

anlıyorum seni, birilerinin arkasından üzülmek, öle baka kalmak ıskalamaktır hayatı ah herkes bunu anlasa intaharlar olmaz heralde :) Ve de herkesin bir alternatifi olduğu gerçeğini, o yüzden ilişkide aranacak en önemli şey geçici teenage duygular değil dostane keyif ve birbirlerine verilen enerji ve mutluluktur, gülmeye devam et sezen..sevgiler ;)

ferhat can dedi ki...

bence o gözlük bana daha çok yakışıyor.

ferhat can dedi ki...

bunca yazı yazarsın böyle yorum gelir. bu blogger'lık da ne zor iş yahu ?

Koç Gibi Adam dedi ki...

Ellerine sağlık çok güzel dile getirmişsin her yönüyle ilişkileri. Sen hep mutlu ol emiii. Mutluluk çook yakışıyor sana...

Eskişehir'den sevgiler...

Pinterest'im

Instagram'ım