07 Nisan 2010

Kirpi, Sıra Numarası, Inistanbul, Mr. En Sevgili. Hı?

Şimdiye kadar hep hayatı bir adamdan ibaret olan kadınlara inanılmaz kızdım. O adam olmadan şuradan şuraya adımını atmayıp, her şeyi göbekleri bağlıymış gibi birlikte yapanlara da... Gelgelelim şimdi son bir haftadır yazdığım her yazıda "mr. en sevgili"mden bahsetmek istiyorum, her şeyi onunla birlikte yapmak istiyorum, o olmadığında kendimi eksik hissediyorum. Hayatımda ilk defa...

Neyse ki onunla birlikteyken yeni şeyler keşfediyorum da burası liseli aşık kız günlüğü mooduna girmekten kurtulup, aşk kokulu keşifler blogu olarak varlığını sürdürüyor. :)


Anadolu Yakasında ben gidilecek pek bir yer bilmediğim için bu yakadayken nereye gidilmeli seçimini tamamen ona bırakıyorum. Dün de akşam yemeği için Koşuyolu'ndaki Kirpi Cafe'ye gittik. Bahçesi öyle "Ortaya iki çiçek attık bahçe oldu" bahçelerinden değil, gerçekten yeşil, gerçekten bahçe. Bana Cihangir'deki White Mill'i anımsattı.

İçerideki dekorasyonu da çok keyifli: Duvarda odun dolu raflar, ahşabın romantikliği ve kasveti dağıtan çizgili dokumalı rengarenk koltuklar... Yemek yiyorsanız masalar, kahve içiyorsanız yayılmalık koltuklar var hem içeride hem de dışarıda.

Her zaman önem verdiğim iki detaya (tuvalet ve garsonlar) gelince: Tuvalet oldukça temiz ve şıktı. Garsonlar ise uzun zamandır gördüğüm en mutlu ve komik garsonlardı. Bayıldım! Yemekten sonra sigara içmek için dışarıdaki kısma geçiyorduk, "Hoşçakalın. Bir daha bekleriz." gibisinden sözlerle uğurlamaya başladılar bizi. "Biz gitmiyorduk, ama isterseniz gidebiliriz de..." diye işi şakaya vurduk. Espriler ve takılmalar bütün akşam sürdü.
Heavenly

Dün D&R'da raflara bakınırken keşfettim inİstanbul'u da. Beşinci sayısıymış, kaçırdığım dört sayıya yanarım. TimeOut İstanbul ve İstanbul Life'in hala kocaman basıp, küçük baskı alternatifi sunmadığı dergilerin inadına, bunun boyutu tam çantaya atmalık. Henüz okumaya fırsatım olmadı, sadece bir göz attım; ama sayfa tasarımları eğlenceli, içerik geniş bir yelpazede. Ve şükürler olsun reklam dolu değil! Okuduktan sonra ilgimi çeken kısımlarını tabii ki paylaşırım.

Dün Emniyette pasaport işlemleri için sıra numarası bulamayınca bugün sabah gözümü açtığım gibi pijamamın üzerine kapüşonlu bir sweatshirt geçirip saldım kendimi sokağa. Şiş gözlerim, guruldayan karnım ile bugün o kapıdan ilk içeri giren olurum diyerek 7:30'da emniyetin önüne geldim. O da nesi?? Upuzuuun bir kuyruk vardı önünde. 8:00'de başlayan mesaiden bile önce saat 7:55'te alabildiğim numara 143! Daha bankaya harç yatırıp vesikalık çektirmem lazım.

Neyse bugün bunlara katlanabilirim, yarın bunları telafi ettirebilecek kadar renkli olacak:

Bir de şarkı: Yağmurlu havaya uygun yavaşlıkta, tam da beni anlatan sözleri var: Lamb - Gabriel
I can fly, but I want his wings // I can shine even in the darkness // But I crave the light that he brings //I can love, but I need his heart // I am strong even on my own // But from him I never want to part // He's been there since the very start // Blessed the day he came to me // Angel's wings
carried him to me

3 yorum:

Zeynep'in Evi dedi ki...

kirpiyi ikinci kez okuyorum bloglarda hoş biryere benziyor..

zillosh dedi ki...

çok cici bir yer, kesinlikle tavsiye ediyorum. bir sürü kısmı çalışmıyor ama şöyle de bir web siteleri var: http://www.kirpicafe.com/

bir de alakasız olacak, ama ben sizin blogunuzu yeni keşfettim bir saattir filan sayfalarını kurcalıyorum, gerçekten çok keyifli. elinize sağlık! =)

eda bayraktar dedi ki...

Sezen, benim blogcuğa bi bakarsan sevinirim...

Pinterest'im

Instagram'ım