12 Mayıs 2010

Hadi, "mana"sızlaşalım!

Didinmeyi bırakmanın zamanı gelmedi mi? Hem ne için uğraşıyorsunuz? En fazla 70 seneniz var. Anlamlı bir şeyler yapmak için çok kısa bir süre; ama manasızlığın keyfine varmak için yeterli.

Hayatınıza bir parça mola vermek için (yarım dakika ya da tüm hayatınızın yarısı) tamamen anlamsız bir şeyler yapmak, size sunulan en güzide ve mest edici hedonizm şeklidir. Bu varoluşsal bir kahramanlık hareketi ve kahrolası bir zevktir. Düşünün! Bu dünyada geçireceğiniz 60 ya da bilemediniz 70 seneniz var.

Bu yılların bazıları -ne olduğu belirsiz istatiklere göre- uyuyarak, dişlerinizi fırçalayarak ya da insanlara, Torbay'de geçirdiğiniz haftasonunun beklentilerinizden ne kadar uzak olduğunu anlatarak geçecektir. Ama geri kalan zamanın bir kısmı gerçekten sizindir. Onu neden dünyayı anlamaya çalışarak, sefil bir barda oturup diğer sefil varlıklarla iletişime geçmeyi deneyerek, dart oynayarak, size karşılığında tek bir bardak cin tonik ısmaralayacak insanlara duble cin tonik ısmarlayarak ya da Torbay'de geçirdiğiniz berbat haftasonunu anlatarak harcayasınız ki?

Tüm bunların sonuna geldiğinizde olacak olan şu: Kısa vadede akşamdan kalma kafanızda küçük çaplı bir pişmanlık hissedeceksiniz. Orta vadede öleceksiniz ve söylenilen her şeyi unutacaksınız. Uzun vadede ise o bar kapanacak.

Peki o zaman neden elinizdeki zamanı (amaçlı ve sakin bir kararlılıkla) hiç kimseye bir faydası olmayan, anlamsız ve hiçbir şey vaad etmeyen şeyler yaparak geçirmeyesiniz ki? Bu size yaşadığınızı hissettirecek. Gecenizi, yüksek internet hattı araclığı ile insanoğlunun kibirli isteklerine bağlanarak geçirmeyin. Tükenmez kalemle terliğin tabanına bir şeyler karalamak, muz kabuğuna yazmak da aynı zevki verir; yeryüzünde var olmanın kalp parçalayıcı, korkutucu ve keyifli absürtlüğünün farkına varmak gibidir.



- Sam Leith-

Bu aralar yazmak istediğim çok konu var. Bir sürü kitap okudum, Adana kaçamağımda bol bol macera biriktirdim, ilişkiler konusunda her gün yepyeni bir duygu veya bakış açısı deneyimliyorum, internet hukukuna sarmış vaziyetteyim, "Yahu Ada'ya gideceğiz, Ada rehberi dedin vik vik edip kayboldun. Hani devamı?" diye soranlar var, "Seviştiği her adama aşık olan" bir kadın bomba söyleşilerimle huzurlarınızda olacak... Ama bugünlük hepsini rafa kaldırdım. Tempo'nun Mayıs 2010 sayısından "Hedonist'in El Kitabı" isimli köşeden yukarıdaki metni paylaşmak istedim: "Geri kalan zamanın bir kısmı gerçekten sizindir. Onu neden dünyayı anlamaya çalışarak, sefil bir barda oturup diğer sefil varlıklarla iletişime geçmeyi deneyerek harcayasınız ki?"
Bazen manasız şeyler yapmak gerçekten güzeldir, insana yaşadığını hissettirir. En son ne zaman saçmaladınız?

Benim bir süre çok saçmalamamı ve ülke dışına çıkmamı engelleyecek hamleyi bugün yaptım: adliye stajımı başlatmak için İstanbul Barosu'na başvurdum. O yüzden şimdiden uyarıyorum, havalanlarından nispet telefonları açmak yasak! İstanbul içindeki aktiviteler ile haftasonu Türkiye içi kaçamak davetlerinin hepsine açığım ama! :)

Bir de hoş bir albüm verelim de tam olsun. Bazı şarkılar direk silinip yok edilesi, ama bazıları da defalarca dinlenesi:


Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım