23 Mayıs 2010

istanbul elinden öper


Ne haftasonu ama!
Efes, zubrowka, şarap, margarita...
Poğaça, ince belli bardakta çay, kaşarlı dürüm döner, kumpir, yengen, türk kahvesi...
Asmalımescit, Terkos, Kadıköy evlendirme dairesi, İstanbul Modern, Tophane, Galata, Kolpa...
Yağmurda ıslanmak, güneşte mayışmak, özlemek, sıkılmak, sevgiliyle kavga etmek, sevgiliye bir daha aşık olmak, sarhoş olmak, yorulmak, sinirlenmek, yorulmak, uyuklamak, bir duş ile yeniden doğmak...
Dinlenip dinlenip yorulmak, uyuyup uyuyup uyanmak, ATM ziyaret edip durmak sonunda yine cüzdanı boş bulmak, telefonu şarj edip durmak yine şarjsız kalmak...
Ne alakaysa koşu bandı ve yeni bir telefon almaya karar vermek. Bir de resim kursuna yazılma fikrine kapılmak...

Daha pazar günü yeni başlıyor.
Niyeyse İstanbul'un sadece gece hayatının değil her şeyinin dibine vurmak için bir misafirin gelmesi gerekiyor.
Sultanahmet'e müzeler kapanmadan yetişmemiz lazım.
Sezo sizi öpüyor, şahane bir pazar diliyor.

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım