11 Haziran 2010

gel gidelim güneylere yenilenip dinlenmeye :)



Bugün güzel bir gün. Güzel bir ruh halindeyim yani.
Hani bazen sebep yoktur, melek gibi, bebek gibi olursun, keyifli, dertsiz tasasız...
Ben bugün öyleyim!

Üstelik de benim "bu gün"üm kesinlikle 24 saatten uzun!

Sabah erkenden kalktım, gayet gömlek & etek şeklinde Maslak yolları tuttum, bütün gün ofisteydim. "Dün dudaklarımı yaptırdım, akşam sana yeni dudaklarımı göstericem" veya Arkadaşlar bu akşam yola çıkıp Bozcaada'ya gidiyorum, haftasonu kalıp geri dönüyorum. Arabada 2 kişilik boş yerim mevcut, hatta yolcular zayıf hatunlardan olursa 3 kişi de olur. İsteyen talip olan varsa mayosunu, parmak arası terliğini bir de havlusunu kapsın gelsin. " gibi mesajlar çeken çatlak arjkadaşlarımı gerçekten çok sevdiğime kadar verdim.

Ofisten çıktığım gibi Taksim yollarını tuttum. Badehane'de birer bira içer sohbet ederiz, sonra ben tıpış tıpış önce evime sonra Havaş'a yollanırım diyordum. Birer birayı devirdik, Parantez'e uğramaya karar verdik, iki fındık shot ardından kendimi Pi'de Sveta içer buldum.

İki gündür bana eziyet sınırında nispet yapan bir arkadaşım var. Eziyet derken abartıyor muyum? Ertesi gün işe gitmek üzere duşumu almışım, bir türlü kurumayan saçlarımla boğuşuyorum, beyfendi Ali Usta'da dondurma yemekte; ofisteyim tercümelerimleyim beyfendi sahilde çimlerin üzerinde yatmakta; cuma akşam Taksim yapalım diyorum beyfendi Paris'e gidiyorum diyor. Eziyet değil de ne?!

Kendisinden "Pasaport kontrolünden geçildi, sırf uçuş havasına girmek için world lounge'a girildi viski içiliyor. Eee sizde durum ne?" mesajını aldıktan biraz sonra, bir baktım Pi'de bizim yanımızda kendisi! "Yahu o kadar çok içmiş olamam değil mi?" diye düşündüm ilk önce. "Rötaarda buraya gelmiş olamazsın değil mi?" diye sordum. Meğerse kandırmış hepimizi, işte orada yanı başımızdaydı.

Oradan hoop Cuba'ya geçtik.

Bütün gün çalışmış, üzerine cuma gecesi Asmalı havası solumuş olarak eve geldim.



Benimle dünyayı gezmiş olan mini valizimi içini doldurmak üzere önüme koyduğum anlarda gerçekten çok mutlu oluyorum. Hele bir de içine girenler kitap, i-pod şarjı, flip-flop, bikini ve birkaç elbiseden ibaretse...

Özellikle de bütün hafta çalışmışsan çok daha güzel geliyormuş bu kaçışlar...
Geçenlerde bir arkadaşım "Korkulacak birşey yok. Asıl çalışmazsan canın sıkılır ve hobiler hobi olmaktan çıkar, işin olur. Eee, her iş sıkıcıdır ki sana karşılığında birileri maaş veriyor. Yani hobiler işin olduğu sürece hobidir ve güzeldir." dedi. Sanırım haklıymış. Hobiler çalışınca hobi oluyor, kaçışlar çalışınca gerçekten kaçış oluyor.


Hayat mı güzel, kafam mı güzel bilmiyorum; ama içinde her şeyden biraz olan böyle günlere bayılıyorum.

En keyiflisinden bir haftasonu olsun hepinize güneş dolu aşk dolu kahkaha dolu!*

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım