05 Haziran 2010

Hepinizin saçını başını yolarım. Beni esmerle yalnız bırakın! :)


Bu aralar kıtlıktan çıkmış gibi okuyorum, bir günde 200 sayfa kadar... Son zamanlarda hep Bahçeşehşir Üniversitesi'nin kütüphanesinden aldığım kitaplarla yetiniyordum. Şimdi bir de sık sık yolumu kitapevlerine düşürüp dünya kadar "yeni çıkan" ve "çok satan" kitap alıyorum. Okuyorum, okuyorum, okuyorum... Okudukça şarj oluyorum.


Selindrella'dan da en son yazdığım "Ruh Reçetem" adlı yazıda bahsetmiş; ancak uyumam gerektiği için alıntıları ertelemiştim. Şimdi onlarla huzurlarınızdayım. Bu iç seslerden bazıları bana inanılmaz tanıdık geldi, okurken kahkahalarla güldüm:
- Canım benim ya! Nasıl da düşünürmüş beni, en yakışıklı adamların kucağına atarmış kendisini, aferin sana kızım. (Köpeğinden bahsediyor) Aferin benim bir tanem. Öhö... Ne diyorum ben? Sevgilim var benim. Tövbe tövbe, hayatta işim olmaz elin Antonio Banderas'ıyla. Hele de genç ve küt saçlı haliyle. Hem de beyaz gömlek giymiş haliyle.. Hem de yanık tenlisiyle. Üstelik de vanilyalı kek gibi kokanıyla. Yok artık daha neler.

- İşletme okudum, İngilizce biliyorum, özel bir şirkette işsiz olarak çalışıyorum, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemiyorum. Hepsinin saçını başını yolarım. Beni esmerle yalnız bırakın.

- Hemen metroya binecek ve müsriflik yapmayacaktım. Tamam da metroya binmek istemiyordum ki, etrafıma bakınarak gitmek istiyordum ben. Otobüse de binebilirdim pekala. Hayır efendim binemezdim. Ya yankesicinin biri "Çıkar üstündekileri" derse ne olacaktı? Of Emre ya, bir kere bile bana böyle bir şey demedin. elin yankesicisi bile senden daha ateşli.

- Efendim? Giyineyim mi dedi bu? Daha ne giyineceksin ki pardon? Zaten Milano Moda Haftası gibi dikiliyorsun karşımda.

- Bir dakika ya. Ne yapıyorsun sen? Niye soyunuyorsun? Ay biri görecek şimdi, rezil olacağız. Ay gömleğini de çıkarıyor yemin ederim. Hii! Arabada seks. Bayılırım. Eee.. Yani hiç yapmadım daha önce de bayılınıyormuş, güzelmiş, fantaziymiş, öyle diyor deneyenler. İyi, tamam, bir kere denemiş olabilirim, ne var bunda? Ya yakalanırsak. İyi de olay o değil mi zaten? Yakalanma riski olmayacaksa evde de sevişiriz yani. Bir dakika. Dakika bir gol bir, niye fantazi olayına girdi ki bu adam? Yani bir kere seviştik daha. İkincisi otoparkta olacaksa, üçüncüsünde ne yapacağız? Kapadokya'nın üstünde balonda mı sevişeceğiz?

- Yoksa siz üçünüz, yani şey, grup mrup... Hayır ya, hayır! Düşünmek bile istemiyorum böyle bir şeyi. İğrençççç! Ben bir tanesini bile elimde tutamazken. Benim de grup yapmaya hakkım yok mu kardeşim ya! Bir gang bang göremeyecek miyim ahir ömrümde? Aslında, ne görmesi canım, katılamayacak mıyım? Adaletin bu mu dünya?

- Herkesin bir terapisti var yani, öyle değil mi? En azından bütün Amerikan dizilerinde ve filmlerinde var. Şöyle oluyor: Sabahları geçiriyoruz sabahlığımızı üzerimize mutfağa gidiyoruz. Önce kahve makinesini çalıştırıyoruz, sonra köpeğimizi gezdiriyoruz, eve döndüğümüzde kapıyı çalıyoruz, beline havlu bağlamış yakışıklı ve kaslı sevgilimiz kapıyı açıveriyor hemen. Sonra geçiyoruz ocağın başına, krep pişirmeye başlıyoruz. O da nesi? Çiyonk diye bir ses. Bisikletli gazeteci çocuk gazeteyi fırlatmış kapıya. Kahvaltıda taze sıkılmış portakal suyu, gazete, krep falan filan. Sonra kaslı sevgiliniz çıkıyor evden. Hemen giyiniyoruz, atıyoruz kendimizi terapistimizin muaynehanesine, yatıveriyoruz siyah deri kaplı koltuğa. Ohhh. Ne dert kalıyor, ne tasa.
Hayır benim anlamadığım da zaten bu. Sabahları selülit ve sivilce belası yüzünden kafeinsiz kahve içmek zorunda kalan, o yüzden de bir türlü uyanamayan ben, köpeği koridora işeyen ben, gazetesini kapıya Erzincanlı kapıcı Mehmet Amca tarafından bırakılan ben, bornoz giyen sevgilisi kırk yılda bir gelen, geldiğinde de çıplak dolaşma fobim yüzünden banyoda giyinip soyunan ben, o sevgilinin annesi tarafından yerden yere vurulan gene ben! Asıl benim o terapistin kapısında kamp kurmam lazım be!

Kitapta sık sık adı geçtiğinden bir de Diana Krall şarkısı koyalım buraya.

PS: Ekin Atalar, ola ki buraya yolun düşerse, hazır sevgili blog okurları da sağ koldaki anketten bu olayı destekliyorken, seninle bir söyleşi yapmayı gerçekten de çok isterim! :))

1 yorum:

.: Renkli Bilezikler :. dedi ki...

kütüphaneden hangi kitapları alıyorsun? bende bahçeşehirde yüksek lisans yapıyorum ve kütüphaneyi hiç kullanmıyorum:S

Pinterest'im

Instagram'ım