17 Haziran 2010

Seçilmiş "Kusur"un Cazibesi

"Ben" dolu bir bloga dönüştü burası, sizin bir şikayetiniz yok biliyorum (şımarık mıyım neyim? evet evet evet!) ama "bir doz minik güzel şey" benim hayatımla, benim aşklarımla, benim fotoğraflarımla sınırlı olmamalı. Filmlerden, kitaplardan, başkalarının yazdığı şükela yazılardan, lezzetli şeylerden, kulağın pasını silenlerden, sıradışı kişilerden, seyahat eden ben olduğum için benim de içine bulaştığım ama burnumuzun dibindeki diyarlardan ve uzak diyarlardan da bahsetmeye devam etmeli.

Bu yüzden bana biraz mola veriyor ve Alain De Botton'un sevdiğim bir yazısını paylaşıyorum:


Geçenlerde bizim sokakta bir diş hekimi muaynehane açtı. Camında o karşılaştırmalı, öncesi / sonrası fotoğrafların asılıydı. Sağdaki fotoğrafta 20'li yaşların ortasında, yeşil gözlü ve çilli bir kadın, dağılmış, asık suratlı bir halde duruyordu. Dişleri de birazcık çarpıktı. Soldaki fotoğrafta yer alan aynı kadının gözleri parlıyordu. Bu sefer dişleri simetrikti. Bu yeni halin bedeli ise sadece 54 pound'du.

Çoğu iş yeri bunu yapıyor. Bize söz veriyor ve diyorlar ki: "Kusurlarınızı defederseniz sevileceksiniz ya da en azından daha fazla seks yapacaksınız." Yani kıyafetleriniz, saçlarınız, güvensizlikleriniz, ayakkabılarınız ve peltekliğiniz konusunda harekete geçip bir şeyler yapmalısınız.

Paranızı bunlara harcamadan önce bir düşünün. Sevgililerinize açıkça "Beni neden çekici buluyorsun?" diye sormaya cesaret edin. Karşımızdakinin bizi istemesinin nedeni, fiziksel ya da karakteristik özelliklerimiz değildir. Genelde sevgilinin sevmesinin gerçek nedeni, çenemizdeki küçük ben, 's'leri düzgün telaffuz edemeyişimiz ya da üzerinde fil çizimleri olan çirkin pijamalarımızdır.

Bunlar birinden hoşlanmak için garip nedenler değil mi? Fiziksel bozuklukların, çirkin kıyafetlerin ve başarısız özelliklerin tolere edilebileceği düşünülebilir. Fakat bu tuhaf kusurların, iki insan arasındaki heyecanın temellerini oluşturabilmesi, aslında psikopatoloji diyarına aittir. Yine de şehvetin ardındaki nedenlere bakıldığında bu garip kusurların tutku içindeki rolünün mantıklı bir açıklaması olduğu görülür.

İnsanlar, hoşlandıkları kişilerle samimi olmak isterler ve samimi olmanın en iyi yollarından biri de kırılganlığı paylaşmaktır. Bir insan diğerinin zaferlerini değil, tedirginliklerini duyduğunda ona karşı yakınlık hisseder. İncinmezlik, toplantı odası veya savaş alanlarında iyi olabilir; ama çiftleri birbirine bağlayan incinebilirliktir. Bu yüzden bazı kusurlar incinebilirlik işaretidir. Bu nedenle samimiyet güvencesidir. Dişlerin arasındaki boşluklar, benler, yaralar, yanlış telaffuzlar ya da çirkin pijamalar o insanın ruhuna erişimin sıradışı yollarıdır.

Bazı oyuncu ve modeller simetrik yüzlerine rağmen bize çekici gelmez. Onların sahte ya da plastik gibi göründüğünden yakındığımızda, aslında belki de ifade etmek istediğimiz, kusur eksikliğinin onları bıraktığı durumdur. Onlar artık incinebilir değildir ve bu yüzden sevimsizdir.

Fotoğrafçıların, reklam yönetmenlerinin ya da modacıların -yani arzuyu harekete geçirmeye çalışanların- bu mekanizmayı anlamakta bu kadar yaygın bir yanılgıya düşmeleri tuhaf. Makyözlerin ciltteki pürüzleri yok etmesini beklerken, oyunculardan mükemmel giyinmelerini isterken, modelleri dişçiye ve kuaföre gönderirken, kaybedilen bir şeyler var. Keşke onlar arzunun mekanizmasını daha iyi kavrayabilselerdi; o zaman iyi seçilmiş bir kusurun cazibesini de anlarlardı.

Tempo // Mayıs 2010

Sezo'nun dip notu: İlk okuduğumda çok mantıklı gelmedi, ama düşündüğüm zaman çok hak verdim. Bir düşünün bakalım hayatınızda en iz bırakan kadın / erkek en güzel / yakışıklı olan mı? Yoksa o kadar güzel / yakışıklı olmamakla birlikte düşününce tuhaf gelen özellikleri sayesinde bayıldıklarınız mı?

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım