26 Temmuz 2010

Olalım yine sar.sar.sarhooooş, kalalım hep bronz bronz ! :)

Benim "tanışma" hikayelerim meşhurdur. Arkadaşlarımın çoğu ile herkesten gizlediğimiz veya her fırsatta çok gülerek anlattığımız saçma sapan bir tanışma hikayemiz vardır.

Bundan bir sene önce kadar haftaiçi bir gün, Özge ve Sezen olarak iş çıkışı Parantez'e tünemiş ritüelimiz olan fındık votka ve mojito tüketiyoruz. Dışarı çıkılıp çozutulacak bir gün değil, ama cozutasımız var işte. Kafamız güzelleşince kalkıyoruz oradan, 'Line'a gidelim, orada her gün canlı müzik var nasıl olsa' diyoruz. Yolda yürürken o sıralardaki tenis turnuvası için Sidney'den gelen üç tenisçi adam bizi durdurup "Bu gece nereye gidilir?" diye soruyorlar. Onları da alıp öyle gidiyoruz Line'a. İçlerinden en tipsizi bir baş belası çıkıyor, çocuğu başımızdan savıyoruz, bu sefer de mekandaki diğer kızlara sardırıyor.

Bir ara tuvalete iniyorum, ayna önü gülümsemesi yapıyoruz tanımadığım bir kızla. "Ayy yukarıda bir çocuk var başbelası!" diye isyan ediyor. Tek başına gelmiş, bu çocuk da onu kilitleyip duruyormuş. Onları oraya getiren biziz, vicdan azabı çekiyorum. "Biz iki kızız bu gece, istersen gel bizim yanımıza." diyorum. Geliyor, biz o gece muhabbetin dibine vuruyoruz veee sonra "Nereden tanışıyorsunuz?" diye soranlara "Biz tuvalette tanıştık." demeye bayılan arkadaşlar oluyoruz.



İşte bu çıtırla pazar günü, aynen geçen hafta başlattığımız sunny sunday'leri sürdürmek için erkenden uyanıp havuza gittik. İnanılmaz keyifli bir gün oldu. Sohbetimizle, leziz margaritalarımızla, yaramazlığımızla... Gün bittiğinde gerçekten bronz da olmuştuk. After-sunlara bulanıp, lolita gözlüklerini takıp caddeye çıkınca "baldan tatlı adam"ı anmamak olmazdı. (Baldan tatlı adam derken? diyen meraklılar için: O da ayrı bir bomba tanışma hikayesi, şimdilik anahtar kelimeler şöyle: bebek badem ezmesi, mailler, kanyon, imogen, çek & yastık, aftersun, hayali göbek, 200 tane donut, lolita gözlükleri, işten kovulmak için kaşınmalar ve lunapark!)


Lolita gözlüklerimizle Bağdat Caddesi'nde yürümek de çok eğlenceliydi. Karnımız guruldamaya başlayınca "Nerede yemek yesek?" diye düşünmeye başladık. Midpoint ve NumNum her zamanki gibi tıka basa doluydu, listelere isim yazdırıp beklemek gerekiyordu. İçimize sinmedi, biraz daha yürüyelim dedik.


Tam o sırada iç kısımdaki ışıklı bir yer dikkatimizi çekti, neresiymiş diye bakıp "Kirpi" olduğunu görünce, tereddütsüz geçip oturduk. (Daha önce Koşuyolu'ndaki Kirpi'ye gitmiş ve şurada bahsetmiştim. )

Yine yemekler lezizdi. Üstelik bu sefer Kirpi Kokteyl'i de tatmış olduk, oybirliğiyle beğenildi.



Oradan hooop Bostancı Lunaparkı'na gittik, kişi başı 10 tane de bilet aldık. Gece 1:00'e kadar lunaparkta kudurduk. O kadar iyiydi ki, havuz gibi bunun da gelenekselleşmesi gerektiğine karar verdik. Aşağıdaki fotoğrafa bakıp da masum masum oyuncaklarla takıldık sanmayın, Bostancı Lunaparkı'nın yeni gözdesini henüz duymadıysanız şu videoyu mutlaka izleyin.


Lunaparktan sonra herkes dağılınca biz iki kişi Kadıköy'e gittik, tekila shot yapmaya. Ertesi gün iş güç yokmuş gibi! Foursquare bile bana ödül verdi: "Checking-in after 3am on a school night? Well done!" diye. İnanılmaz keyifli bir muhabbet, bir tekila ve bir margarita sonra, gözümüzde lolita gözlükleri, sabahın 4'üne yakın bir saatte ev yolu tutmuşken dım dırıdırım polis çevirmesi!
"Inınınınınının aliiiiialidesideroooo!" diyorduk ki, aldığım baro kimliğini ilk defa bir işe yaradı. "Avukat mısınız?" "Evet." "Buyrun devam edin!" :))))

Günün şarkısı da: Lisa Ekdahl - Vem Vet olsun!
Her günümüz böyle keyifli olsun!

6 yorum:

Leah dedi ki...

Facebookum olmadığından mütevellit verdiğin linke tıklayamadım ama o bindiğiniz şey Russian Mountain'se çok çılgın! Denedim, biliyorum. Aman Allah'ım! :)

zillosh dedi ki...

Adını bilmiyorum bir tane topun içine iki kişi oturuyorsun sonra top yukarı doğru fırlıyor. yukarı aşağı inip çıkarken diğer yandan da kendi etrafında dönüyor :))

ama başka çılgın bir şey varsa paylaş benimle noLur onu da denemek istiyorum! :))

Leah dedi ki...

O hemen girişteki şeyi diyorsun galiba sen di mi. Ona da bindim ben. Karşıdaki insanlarla çarpışcaksın sanıyosun falan hatta :) Ama Russian Mountain bundan çok daha korkunç bi şey. Yuvarlak bi mekanizması var, tren gibi düşün. 2 kişi oturuyorsun yan yana. Treni bi çalıştırıyo adam, min 50-60 km hızla dönmeye başlıyor. Bi de hani düz gitse iyi. yan dönüyor oturduğun yer. Yüz kaslarına asla hakim olamıyorsun. Çok tırıs tırıs bi şey, çok çılgın bi şey. Denemelisin! :)

zillosh dedi ki...

Aa şimdi anladım!! :)) Arka köşedeki çarpışan arabaların yanındaki!! evet evet en son ona bindim hatta, 3 favorimden biri kesinlikle! :)

renklendirhayati dedi ki...

sana yetişmek mümkün değil nereden buluyorsun bu kadar enerjiyi bilmiyorum :))

Adsız dedi ki...

tatlm gerçekten çok enerjiksin günlerini dolu dolu geçiriyosun ben lunaprkta biletlerin ne kadar olduğunu merak ettim de:*

Pinterest'im

Instagram'ım