19 Ağustos 2010

summer moved on!

Bu aralar bir günün sadece 24 saat oluşuna isyan eder haldeyim.
Her ne kadar dışarıdan bakınca "Sabah uyanıp işe gidiyor, 18:30'a kadar çalışıyor. Sonra arkadaşlarıyla buluşup haftaiçi-haftasonu dinlemeden 'Sabahlar olmasııın!!' şeklinde eğleniyor. Haftasonları da güneşli bir yerlere tatile kaçıyor" imajı çizsem de işin gerçeği bundan biraz farklı. Evet bunları yapıyorum da sadece bu kadar değil.

Mesela işte görüşeceğimiz kişiye göre bambaşka tarzda giyinmek gibi detaylara kadar iniyoruz. Adli tatil ve memurlarının niyetli olması sebebiyle bir ağırkanlılık söz konusu, adliyedeki işler kaplumbağa hızıyla halloluyor bu aralar. Adliye stajıma normal mezuniyet tarihimde başlamadığım için tek stajyer benim, o yüzden gerçekten oraya da zaman ayırıyorum. Almanya'da bir İnsan Hakları programına kabul edilmek için uğraşıyordum bir aydır kabulum sonunda geldi, elde daha ne vize var, ne uçak bileti, ne ofisten ve adliyeden almam gereken izinler. Bir adamla tanıştım, bu aralar ona ne benim ne de onun istediği kadar zaman ayırabilsem de denk geldikçe gerçekten çok güzel vakit geçiriyorum. Girmem gereken sınavların hepsinin eylül- ekim- kasım aylarında olduğu ile yüzleştim, gerçekten kıçımı kırıp bunlara çalışmam lazım. Ufukta bir ev taşıma faslı var, üstelik şimdiye kadarkilerden biraz daha tantanalı olacak bu taşınma.

Adliyeden çıkmış bir yere giderken elimde bir aseton şişesi ojelerimi sile sile yürümek gibi şeyler bile yapıyorum. Bunlar asla şikayet ediyorum gibi algılanmasın, aksine bayılırım ben böyle yoğun tempolara. Sabahları daha şevkle başlarım güne, molalarım daha çok keyif verir.

Ben asıl "Ee gezip tozmayıver bir aycık. Otur bunlarla ilgilen. Bunlar bittikten sonra canın ne yapmak istiyorsa yaparsın" diye akıl verenlerden şikayetçiyim. Bence bu ölümcül hata!

Sanırım benim iş hayatını çok sevmem, bir gün bile öğrenciliğimi özlemiyor olmam da bu ölümcül hatadan sezgisel bir şekilde uzak durmuş olmam sayesinde. Her şeyi "mezun olduktan sonra" yapmak üzere erteleyenler, mezun olup da çalışmaya başlayınca o erteledikleri şeylere asla zaman bulamadılar. Yapmak istenen şeyleri "şu bitince", "bunu başarınca" diye erteledikçe yapamaz oluyorsun çünkü.

Tam olarak bunu anlatmasa da benzer mantık üzerine kurulmuş bir metin geçti elime:



Ulaşma Yanılgısı:
Belli bir hedefe ulaştığınızda mutlu olacağınıza dair yanlış inanç.

Ulaşma yanılgısı yanılgıdır; çünkü amacınıza ulaştığınızda büyük mutluluk umuyor olsanız da, bu ulaşma nadiren sizi beklediğiniz kadar mutlu yapar.

Her şeyden önce amacınıza ulaştığınızda bunu zaten bekliyor olacağınızdan mutluluğunuzun bir parçası olmuştur. Ayrıca amaca ulaşma genelde beraberinde sorumluluk getirir. Beraberinde ek sorunlar olmadan katıksız haz getiren bir şeyi elde etmek enderdir. Bir bebeğinizin olması. İşinizde terfi etmeniz. Bir ev satın almak. Bu amaçlara ulaşabilmek için sabırsızlanırsınız, ama bir kere ulaşınca da beraberlerinde salt mutluluktan başka duygular da getirirler. Ve tabii ki, bir amaca ulaşmak genellikle daha zorlayıcı yenileri ortaya çıkarır.

Tırmanılması gereken bir tepe daha vardır. Dolayısıyla buradaki zorluk 'gelişim ortamından' bir amaca adım adım yaklaşmaktan, içinde olduğunuz andan zevk alabilmektir. Bu çok güçlü mutluluk kaynağının pek fazla şiirsel olmayan adı 'amaca ulaşma öncesinin olumlu etkisi'dir.

Tal Ben Shahar - Daha Mutlu


"Bir şarkının sonu amacı değildir, ama yine de sonuna ulaşmamış olsa amacına da ulaşmamış olacaktı. Bir alegori." diyen Nietzche bunun üstüne kafaları daha da karıştırır.

1. foto: Blue Period (by kaylaesthetic)
2.foto: Boxes Faces (by RUTHxcommitacts)



Günün şarkısı da nostaljik olsun biraz: a-ha- summer moved on!

2 yorum:

Tns dedi ki...

ulaşma yanılgısı muhteşem! çok sevdim. tam benlik :)

ruken dedi ki...

cok cok sevdigim bir alinti vardir, eduardo galeano'nun (okumadiysan mutlaka okumalisin bu arada) aklima o geldi 'ulasma yanilgisi'ni okuyunca:
"Utopia lies at the horizon.
When I draw nearer by two steps,
it retreats two steps.
If I proceed ten steps forward, it
swiftly slips ten steps ahead.
No matter how far I go, I can never reach it.
What, then, is the purpose of utopia?
It is to cause us to advance."

bu arada insan haklari programi icin de tebrikler, merak da ettim aslinda? benzer bir programi bitirmek uzere olan biri olarak yardimci olabilecegim bir sey varsa, burdayim =)

bengi ruken

Pinterest'im

Instagram'ım