02 Eylül 2010

Bozcaada Notları - 1


Biz genellikle ne yaparsak yapalım spontane takılıyoruz, plan yok, rezervasyon yok, herhangi bir ayarlama araştırma yok, "Canımız istedi, geldik." havalarındayız; ama Bozcaada'ya tur ile gittik. Ben yurtdışına çıkışlarımın bile bir tanesini bile turla yapmamış bir insan olarak, burnumuzun ucundaki Bozcaada'ya tur ile gidiyor oluşumuzu başlangıçta yadırgamış olsam da daha sonra bunun en mantıklısı olduğuna karar verdim. Çünkü hem yol az buz bir yol değil, biz arka koltukta tekilaları shotlarken arabayı sürene yazık oluyor, hem de turla gitmeseydik kesin açıkta kalırdık. İnsanlar Bozcaada'ya rezervasyonsuz gelip geceyi geçirecek yer bulamamış, plajlardaki şezlonglarda uyumak için adamlarla pazarlık yapıyorlardı.

Cuma gecesi Dada'da toplanıp akşam yemeklerimizi yedikten sonra, AKM'nin önünden DeepNature'in otobüsüne bindik ve rehberimiz Cemgü Neyaptı (evet gerçekten ismi bu, zeki olduğu sürece adıyla ilgili espri yapılmasını da seviyor) eşliğinde Bozcaada'ya doğru yola çıktık.


Gece boyunca yol aldıktan sonra sabah gözlerimizi Bozcaada İskelesi'nde açtık. Hem hava buz gibiydi, (Uyarı 1: Çantanıza hırka atmayı unutmayın sakın!) hem de sabahki ilk feribot için bekleyen upuzun bir sıra vardı. Kahvaltı ederek sıranın bize gelmesini bekledikten sonra Bozcaada Kalesi'ni gezerek ayak bastık Bozcaada'ya. Tarihle pek aranız olmasa bile, nefis manzarası ve adada neyin nerede olduğunu tepeden görebilmek için gezilesi.



Bizim tur mantığına Bozcaada maceramız boyunca pek uyabildiğimiz söylenemez. Genellikle gruptan bağımsız takıldık, sadece akşam yemeklerinde katıldık onlara. Sabah yatak keyfinden ve uzuun uzuun kahvaltı etmekten, üzüm kesmek için vazgeçemedik mesela. O yüzden de tur otobüsüyle değil ya yürüyerek ya da dolmuşla gittik her yere.

Bozcaada'da en çok zamanımızı Ayazma Plajı'nda geçirdik. Bir de Habbele plajı vardı; ancak gittiğimizde bütün şezlonglar çoktan rezerve edilmiş olduğu için tekrardan Ayazma yolu tutmak durumunda kaldık. Ayrıca gelen hesapların da çok pahalı olduğu yönünde şikayetler duyduk daha sonra.

Ayazma Plajı'na gelince; burası halk plajı; ama denizi muhteşem. Hem berrak, hem de buz gibi. Etrafında yemek yemek için güzel seçeneklerin mevcut olması da büyük güzellik.

"Bu plajlara nasıl gidilir?" derseniz, Bozcaada merkezde, iskelenin biraz ilerisinden dolmuşlar kalkıyor, gece yarısına kadar da sürekli var. Biz tur ekibinden farklı saatlerde gidip, farklı saatlerde döndüğümüzden sürekli bu dolmuşları kullandık.


Bir de güneşin batışını izlemek Bozcaada adeti olmuş durumda. Bütün Bozcaada güneşin batışını izlemek için aynı tepeye çıkıyor. Bana sorarsanız, İstanbul'da Kadıköy-Kabataş vapurundan güneş batışını izlemek bundan daha güzel. En azından arkada bir de İstanbul silüeti oluyor. Ancak burada da aşağısı deniz olan bir uçurumun kenarında elinde şarapla oturmak işi bambaşka bir kıvama sokuyor. Yani matah olan şey güneşin batışından çok o atmosfer. Onlarca insan katlanabilir sandalyelerini, şaraplarını almış, uçurumun kenarına kurulmuş güneşin batışını bekliyor. Bozcaada'ya gitmişken katılmalı!

3 yorum:

Emreabf dedi ki...

Gitmiş kadar oldum.Ozaman gitmiycem ben :)

Özgür dedi ki...

Bende geçen hafta ordaydım bozcaada güzeldi.Düşündüm bir tvlerde hep tatil yerlerini gösteriyorlardı çeşit çeşit.Daha iyi yeni bir yere gitmek istermiyim diye düşündüm param olsa imkanlarım olsa yurtdşında olan popüler adalara kumsallara.Bir an düşündüm her yer aynı gibi geldi bana.Eksik olan şey içimde bir yerlerde galiba.Yaşama sevinci macera tutkusu felan.

zillosh dedi ki...

Özgür,

Ben Bozcada'yı çok sevmiştim. "Daha iyi" demek yanlış olur, ama "daha farklı" yerler görmek her zaman iyi gelir insana. Ben mesela Mykonos'a aşık oldum, tekrar gitmek için dört gözle haziran 2013'ü bekliyorum :)

Aslında her yer aynı. Önemli olan nerede kendimizi iyi ve mutlu hissettiğimiz.

Bence yeni insanlarla tanışman veya aşık olman lazım :)

Sevgiler

Pinterest'im

Instagram'ım