28 Ocak 2011

A) Bale B) Tiyatro C) Sinema D)Margarita

Eskiden her davete katılır, her plana dahil olurdum."Amaaan nolcak, hoşuma gitmese de altı üstü bir-iki saat" der geçerdim.  Boş zamanlarım azalınca inanılmaz kıymetlendi! Bir iki saat "altı üstü" denemeyecek kadar uzun bir zaman dilimi oldu hayatımda. Artık bana gerçekten keyif vermeyen hiçbir şey yapmaz oldum. Mesela geçen hafta bir açılış partisine gittik. Mekanın sahipleriden birinin başka bir işletmesinde çılgınlar gibi eğlenmişliğimiz var, o yüzden burası da çok tutacak, çok güzel olacak biliyorum. Gelgelelim açılış partisinde duramadım bile. İçerisi elimde içki tutamayacağım kadar kalabalıktı. İçerisi yüzünde mimik olmadan, sadece ses çıkartarak tamamen yapmacık bir şekilde kahkaha atan kadınlarla doluydu. Üzerime içki döküldükten ve arkamda dans eden kız üstüme çıktıktan sonra (ki bütün bunlar 10 dakika içinde oldu) ben gittim. Eskiden olsa "Amaan evde oturmaktan iyi işte" derdim. Artık öyle değil, gerçekten keyif veren bir şey yoksa dinlenmeyi tercih ediyorum.

Siz de artık farklı bir şeyler yapmak, keşfetmek isteyenlerdenseniz son zamanlarda gittiğim, izlediğim, beğendiğim birkaç etkinliği şiddetle tavsiye ediyorum:

A) Otello / Devlet Opera ve Balesi:



İkimiz de Avrupa yakasında yaşıyor, Avrupa yakasında çalışıyor, trafiksiz bir şekilde iş-ev arasında mekik dokuyabiliyor olsak da, haftaiçi bir gün iş çıkışı üşenmedik Aşk ile bale izlemek için karşıya geçtik. İş çıkışı ne yaptığımı soran arkadaşlarıma karşıya geçiyorum bale izlemek için, dediğimde. "Yok artık!" benzeri tepkiler aldım. Koştur koştur geç kalmamak için Süreyya Operası'na giderken etkinliğe tektük insanın katılacağından o kadar emindik ki önceden bilet almaya bile gerek görmemiştik. Bir gittik kapıda upuzun bir kuyruk! Neyse bilet bulduk ve Otello'yu izledik. Hep tiyatro formatında izlemeye alıştığımız Otello, İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından bu sefer bale olarak düzenlenmiş.


Baleyi izlemekten keyif aldığım aldığım kadar, hafta içi bir gün kocaman salonun dolu olmasından da keyif aldım. Etkinlik takvimi için buraya tık!



Bir de utanarak itiraf etmeliyim ki Süreyya Operası'nın yüzlerce kez önünden geçmiş olmama rağmen daha önce içine hiç girmemiştim. Bayıldım! O yüzden Otello'yu özellikle burada izlemenizi tavsiye ederim. Haydarpaşa Garı gibi çeşitli projeleri hayata geçirebilmek için kazayla (!) yanmadan önce bir görmüş olun burayı da en azından.

B) Bazı Sesler / Tiyatro 0.2

 "Var olan düzendeki bağımlılıklarımızla bir yüzleşme. Düzenin raylarını yerine oturtmaya çalıştığımız dünyamız. Hayatımızın yönlendiği gerçekler. Atlar. Alkol. Seks. Politika. Şiddet. Aile. Bazı Sesler kendi sesini unutmaya başladığın ve yabancılaştığın dünyana yüksek sesle sesleniyor. Dengeni bozan ve yön duygunu tekrar bulmanı cesurca isteyen bir yolculuğa çıkartıyor."

Dot sayesinde tanıştığımız dekorsuz, oyuncu ile izleyici arasında mesafelerin kalktığı ve bariz bir sahnenin olmadığı tarzda oyunlar oynadığını biliyordum Tiyatro 0.2'nin; ama ne yalan söyleyeyim bu kadar iyisini beklemiyordum!
Şizofren bir kardeş, ailenin sorumluluklarını yüklenmiş bir abi, şizofren kardeşin akıl hastanesinden arkadaşı olan çok ilginç bir evsiz, hepsinden daha zengin ama şiddet problemleri olan bir adam, hamile bir kadın... 

Muhteşem bir oyunculuk, harika müzikler...

Şiddet var, romantizm var, sevgi var, nefret var, espri var, küfür var... Oyun resmen suratınıza, kalbinize çarpıyor. İzlediğim en iyi oyunlardan biri. Şiddetle tavsiye ediyorum. İzlemezseniz gerçekten bir şey kaçırmış olursunuz.

Oyun tarihleri ve rezervasyon bilgisi için tık tık!
Bir de oyuna giderken yanınıza bir paket sigara almayı unutmayın, oyun arasında bütün izleyiciler koşa koşa dışarı çıkıp bir sigara içti. Ne demek istediğimi izlediğinizde anlarsınız ;)


 


C) Ne bunlar böyle fazla entel dantel tavsiyeler, gelemem ben böyle şeylere diyorsanız da; şimdi gösterimde olan Love & Other Drugs'ı tavsiye edebilirim. 

Sanatsal olmayan, köpük, keyifli bir film. Biraz Viagra belgeseli, biraz parkinson bilinci, biraz aşk, biraz dram, biraz kahkaha. Güzel vakit geçirtiyor. En azından baş rolde kız çok güzel, adam çok yakışıklı. Bol bol gülüyor, bol bol duygulanıyorsunuz.

4) Sinema filan da kesmez beni bu soğukta en azından ısınmalık alkol lazım diyorsanız da Akaretler'deki  der die das yollarını tutup bir margarita yuvarlayın derim ben. Son zamanlarda içtiklerimin en en en iyisi! 


Ne zaman buranın önünden geçsem tam karşısına "wer wie was" isimli bir mekan açma isteği kaplıyor içimi :))


3 yorum:

Marjo on makeup frenzy dedi ki...

Çok şanslıymışsınız bilet bulmakta! Süreyya'da biletler çok ucuz olduğundan haftalar önce bitiyor, en kenarda köşedeki yerler boş kalıyor. internet sitesinde oyunlar açılır açılmaz alıyoruz biz, yoksa imkansız yer bulmak :) Ben bayılıyorum Süreyya'ya. Her ne kadar sinemayken daha güzeldi diye düşünsem de bu halini de seviyorum, offf çok fena programa bakasım geldi şu an :)

S.G. dedi ki...

Nihayet yeni yazı,
Doğduğundan beri İstanbulda olan ben son bir yıldır farklı bir şehirdeyim bu yazıyı okuyunca aşkım depreşti İstanbula özlemim kabardı:( Kıymetini bil şehrin dicem ama fazlasıyla biliyorsun bana sadece tebrik etmek düşer.

murat mahmutyazicioglu dedi ki...

sıfırnoktaiki'nin diğer oyunlarına da bekleriz:),çok hoş bi yazı olmuş,sevgiler

Pinterest'im

Instagram'ım