18 Eylül 2011

İstanbullaşmak, limo-murat 131 ve sahaf şenliği




Muzicons.com

İçimde birbiriyle çelişen iki büyük şey var: "gitme arzusu" ve "İstanbul aşkı". Bu hafta iş sebebiyle iki sabah, 5:00'te evden çıkıp Yenikapı Feribot iskelesinin ve Sabiha Gökçen Havalimanı'nın yolunu tuttum. Büyük bir keyifle, mutlu mutlu. Adana'ya gitmişken Mesut'ta kebabımı yedim, Yalova'ya gitmişken adliyede bu blogu takip eden pek güzel ve tatlı bir çıtır ile tanıştım ve dönüş feribotunu beklerken Yürüyen Köşk'te denize karşı sigara böreği ve çay mideye indirip kitap okudum. Yani dağ başına gitmesi gerekse mutlu gidenlerdenim ben. Diğer yandan İstanbul'a dönünce de mutlu oluyorum. Bundan tastamam yedi yıl önce İstanbul'a taşındığımda İstanbul'u karış karış fethetmeye çok kararlıydım. Bir yandan tarihini anlatan kitapları, bir yandan TimeOut ve İstanbulLife dergilerini okuyordum, ders çalışır gibi notlar alarak, harita üzerinde işaretleyerek... O kitaplardan birinde bir cümle vardı: "İstanbul'dan sıkılan hayattan sıkılmış demektir."

Bu şehirde, yeni bir şey keşfetmeden, bildiği aynı 5 mekana giderek, aynı yolları kullanarak, bildiklerinden başkasını denemeye üşenerek onyıllar geçiren milyonlarca insan yaşıyor; ama diğer yandan hevesi olan için keşfedilecekler ve yapılacaklar hiç bitmiyor. Pazar gününü fırsat bilip yeni birşeyler deneyimlemek isterseniz, kendinizi İstiklal Caddesi'ne atın. Kalabalığa söylenmeyin, bir yere yetişmeniz gerekmiyor, etrafınızı gözlemleye gözlemleye (İstiklal'in en çirkin binası Demirören'i görmezden gelebilirseniz kendinizi daha iyi hissedersiniz tabii) Galatasaray'a kadar yürüyün. Galatasaray'ı geçtikten sonra sağ tarafınızda kalacak SALT, dalın içeriye.


İlk katta Ahmet Öğüt'ün "Modern Denemeler"i karşılayacak sizi. Murat 131'ler modifiye edilerek yapılmış limuzin çok esprili. Siz önünde Lada yazmasna aldanmayın. Mirafiori Türkiye'de Tofaş tarafından Murat 131 olarak üretilirken, İspanya'da Seat, SSCB'de ise Lada markası altında piyasaya çıkmış.



En üst kattaki İstanbullaşmak ise interaktif bir sergi. Kocama ekranların karşısındaki koltuklardan birine oturuyorsunuz, sağ tarafınızdaki mouse ile ekrandaki kavramlardan dilediğinizi seçiyorsunuz. Her  kavramın altına yerleştirilmiş onlarca video, fotoğraf serileri, belgeseller, karikatürler ve mimari projeler var. Galata nasıl bu kadar kıymetlendi, Sulukule'de neler oluyor, hub ne demek, kurumsallaşmanın İstanbul'daki yansıması nedir... Veri tabanını kurcaladıkça kurcalayasınız geliyor, İstanbul'un çok renkliliği bir kere daha şaşırtıyor.

Çıkışta aşağı doğru yürümeye devam edin, Odakule'den arka tarafa geçin, bugün son günü olan (gece 23:00'e kadar açık) Beyoğlu 5. Sahaf Festivali'ni de bitmeden yakalamış olun.
Dergiler, plaklar, fotoğraflar, film afişleri, sigara paketleri, en çok da iniglizce ve türkçe kitaplar var. Fiyatlar genel olarak oldukça uygun. Yorgunluğunuzu da sahafların en sonundaki çay bahçesinde atabilirsiniz. Türk kahvesi eşliğinde sahaf ganimetlerini kurcalamak çok keyifli oluyor.




Keyifli pazarlar...

Şarkı notu: Nina Simone - Here Comes The Sun

5 yorum:

tackleberry dedi ki...

ritmini kaybettin sen ya önceden daha istekli okuyordum sanki seni :(

zillosh dedi ki...

ya da belki asıl ritim budur ;) ruh halimin aynası gibi, kendi içinde inişli çıkışlı...

Adsız dedi ki...

Her kapısının önünden geçişimde, üzerinde rakamlar yazan küpleri görüp, merak ediyor ama ısrarla da içeri girmiyordum. Bugün Salt'a gidilecek:)
Bu arada Sahaf Festivali 1 hafta daha uzatıldı Sezenciğim.
Gizli ve hisli takipçin Serap.

Adsız dedi ki...

Sezen çok zayıfladın ya :(

bernacan dedi ki...

Kendini böylesine farklı kollardan beslediğin için bu kadar eğlencelisin bence. Ama Adana haricinde gerçek anlamda beslenmediğin için de ben de çok zayıfladığını düşünen yorumcu arkadaşa katılıyorum. 1-2 kilo almanı umuyorum

Pinterest'im

Instagram'ım