05 Kasım 2011

i have done nothing at all today and it feels awesome!

Cuma
19:45
İşten eve geliş. Derhal üzerine rahat bir şeyler geçir. Isıtıcıya su koy, o kaynarken, sabah evden çıkarken çalıştırdığın çamaşır makinesini boşalt, çamaşırları as.
20:00
Benim için bekarlık ve yalnızlıkla özdeşleşmiş olan nuddle'in en pratik hali Leader Ramen paketine kaynayan suyu doldur. O demlenirken, çamaşır makinesine bir posta daha çamaşır at, gece giyeceğin kıyafetleri seç.
20:08
Nuddle hazır. Şimdi yavaşla. Karıştırmayı çok sevdiğin alışveriş dergilerinden birini al önüne. Alışveriş rejimindesin unutma. Almak için değil, incelemek için bakıyorsun dergiye.
20:15
Karnın da doydu. Dip boyanı sür saçına. Onun bekleme süresinde, ojelerini yenile. Duşa gir, saçlarını kurut. Elbiseni geçir, biraz makyaj.
21:00
Evden çıkmaya hazırsın.

Benim için olağan hale gelmiş bir tempo. Hem çalışacağım, hem gezeceğim, hem de bakımsızlaşmayacağım mücadelem. Sabah uyanıp spora giden, spordan sonra kuaföre geçen, öğleden sonra alışverişini yapıp, arkadaşları ile buluşan dergiden fırlamış gibi görünen kadınları kıskansam mı, küçümsesem mi karar veremiyorum bu yüzden.

Şimdi önümde yavaşlamak, keyif çatmak için tastamam 4 gün var. Bir kenarda sıranın gelmesini bekleyen kitap ve filmlere yumulmak, ertelenen ufak tefek işleri halletmek için 4 gün! "Hayret, bir yerlere gitmiyor musun?!" diyenler oluyor. Gerçekten çok hazırlıksız yakalandım ben bu bayram. Fırsatım olmadı planlamaya. O yüzden dinlenme, toparlanma, ilerideki günleri planlama, okuma, izleme ve hayaller kurma tatili ilan ettim bu dört günü.


Geride kalan bir haftada keşfettiklerimi paylaşıp tembellik günlerini resmen başlatıyorum! :)

1) Birsen Tezer: Daha önce hiç denk gelmemiştim kendisine, geçen hafta Hayal Bistro'da dinledim. Hem jazz'dan, hem Türk Sanat Müziği'nden esintiler taşıyor. Güzel bir sesi, sakin telaşsız bir söyleyişi var. "En sevilmeyen şarkım geliyor" diyebilecek kadar da kendisiyle barışık bir kadın. İçkinizi yudumlayarak, sakin ve güzel bir performans izlemek isterseniz, 15 günde bir Hayal Bistro sahnesindeymiş. İlla ki bir gün denk gelirsiniz.



2) Türkiye'de in-yer-face olarak anılan tiyatro türünün başarılı örneklerini sergileyen Dot, yeni bir oyunla karşımızda bu sezon: Öksüzler. Dot'un oyunlarına kendinizi ne kadar hazırlarsanız hazırlayın, yine de sizi çarpıyor. Şiddet, seks, argo unsurları tabularınızı yerle bir ediyor her seferinde. Bu seferki oyunda, daha öncekilerden farklı olarak olaylardan ziyade, karakterlerin psikolojileri ön plana çıkartılmış. Oyunculuk o kadar iyi ki, sahneye atlayıp dövmek istiyorsunuz içlerinden birini.

Tiyatroyu sıkıcı ve eski moda bulanlardansanız, bu tür ile barışmanız için güzel bir fırsat olabilir bu oyun. Dot'un web sitesi için tık!


3) İş dolayısı ile iki gün Bursa'daydım. Biliyorsunuz bayılırım bir şehirde bir gün geçirsem de yapılacaklar listesi oluşturmaya. Bu sefer şehirde fazla bir şey keşfetmeye fırsatım olmadı. Sadece iş için gidecek olanlar için tüyolar verebilirim. Almira Otel, şehrin en eski demirbaş otellerinden, içi de yenilenmiş, şehir merkezine de yakın. Müşterileri birbirine iki çok zıt kitle: Arap aileler ile iş için geldiği her hallerinden özellikle de takımlarından belli insanlar. Özellikle de kahvaltı salonunda irnoik ve izlemesi eğlenceli bir kitle oluşturuyor bu tezat.



Otelin dekorasyonu ise bence dış görünüşü ve gösterişli lobisinden sonra oldukça vasattı. Ben modern çizgili dekorasyonu sevenlerden tasarıma tapanlardanım zaten de, daha klasik çizgide mobilyalar da gerçekten çok iyi olmadığı zaman basit ve ucuz duruyor.

Gerçi bana temiz olduğu sürece hiç fark etmiyor. Yerini hiç yadırgamayanlardanım ben. Okuyacak bir şeylerim, bilgisayarım ve kahvem olduktan sonra her yer benim evim sayılır.

Gitmişken iskender yememek de olmaz tabii. Uludağ Kebapçısı Cemal & Cemil Usta şehrin en meşhur iskender adreslerinden, gayet de lezzetli.


Bursa ile özdeşleşmiş bir diğer şey de kestane şekeri. Onun için de bol bol alternatifiniz şehrin her köşesinde mevcut.



4) Bursa'nın bir de kendi kadın dergisi var: B&WO. Bir dergi için fazla zor bir isim olsa da, içeriği "gidicem", "yapıcam" gibi imla hatalarıyla dolu olsa da, baskısı ve görselleri çok başarılı, dolu dolu bir dergi bu. Lokal yayınların olması benim çok hoşuma gidiyor. Dergideki satchel çantalara da bayıldım.



5)  Bizim ofiste çok hoşuma giden bir adet var. Kim iş veya tatil için bir yere gidiyorsa, gittiği yerin meşhur bir yiyececeğini de ofise getiriyor gelirken. Baklavalar, çikolatalar, pişmaniyeler... Bu hafta ise şimdiye kadarkilerin en garibi geldi: Ejder Meyvesi. Kaktüs sınıfından bir bitkinin meyvesiymiş. Kivi görünümlü, kayısı benzeri lezzetli.
Annemin Almanya'dan getirdiği çikolatalar ve Bursa'dan aldığım kestane şekeri ile ben bayram misafirlerine ve kazık kadar olmama rağmen bayram harçlığı için el öpmeye hazırım. Hepinize de keyifli, sevdiklerinizle güzel geçen bir bayram diliyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

noodle diye yazılıyo ama o

Pinterest'im

Instagram'ım