04 Şubat 2012

Shot, lübnan, gözleme, cevizli mantı, tahinli tavuk salata

Bir haftadır İstanbul karlar altındaydı. Topuklu ve mini etek kombinasyonundan vazgeçemeyen ben bile hantal düz taban çizmelerleydim, utanmasam kar pantolonu giyip gidecektim işe. Her sabah ve her akşam "eve bir yerimi kırmadan gidebileyim"  en büyük temennimdi ve yaklaşık bir haftadır en çok arzuladığım yer ev, özellikle yatağımdı. Agresiftim, asabiydim, yorgundum.

Yazın güneş enerjisi ile şarj oluyorum, bronz bronz bacaklarımı gördükçe, uçuş uçuş elbiselerimi giydikçe kendimi seviyorum. Son zamalarda ise kat kat kıyafet altında kendimden uzaktım.


Kar, evde oturuyorsan, sıcacık çayını fokurdata fokurdata, gazeteni dergini karıştırırken camdan izleyeceğin bir şey olduğu sürece harika. İş yerleri erken paydos yapanlar için de hiç fena olmayabilir. Ama benim için resmen bir işkence sebebiydi.

O yüzden bu haftasonu kendimi daha sıcak bir şehre, annemin ve anneannemin kollarına attım. Hem artık iyice yaşlanan anneannemle vakit geçirebilmek için hem de kendimi şımartmak için...Güzel yemekler, özlenen insanlar, insanın içini ısıtan bir hava, bakım fasılları derken yeniden doğdum.

Duydum ki İstanbul'da da hiç fena değilmiş hava. Eğer evde oturmaktan sıkıldıysanız, keşfedilmesi gereken yeni mekanlar ve arayı soğutmadan yeniden yolu düşürmek gereken klasikler huzurlarınızda:


Shot kültürü mü desem, shot modası mı karar veremedim son zamanlarda atağa kalktı. Bundan üç beş yıl öncesine kadar shot denildiğinde akla bir tekila gelirdi, bir de genellikle adı hatırlanamayan "böyle yanan bir içki" diye tarif edilen B52. Hepsi buydu! Sonra Roxy barmenleri iki giriş biletine bir şişe Sex on the Beach ve birkaç karton shot bardağını elimize tutuşturarak bizi kokteylleri shot içmeye alıştırdı, birkaç yıl sonra da Otto "fındık shot" tiryakisi yaptı. Sonrasına yetişemedik, her mekanın ayrı spesyali, ayrı sunumu, ayrı shot'ı oldu.

Şimdi son trend "shot bar"lar. Ben Indigo'nun tam karşısındaki Tektekçi'yi hayırladım sadece. Minicik, sıcacık bir ortam. Menüde kafa karıştıracak kadar çok çeşit var. Oturduğunuz yerde bulunan rengarenk minicik kağıtlara ne istiyorsanız yazıyorsunuz, uzatıyorsunuz, geliyor. Karar veremiyor hepsini tatmak istiyorsanız, "Beştek" yetmezse "Ontek", o da yetmezse "Dümtek" menüleri mevcut. Bütün gece geçirilecek veya sırf oraya gitmek için dışarı çıkılacak bir mekan değil bence, ama yolda geçerken cepteki metal paralardan kurtulmanın keyifli yolu. Toplayın cebinizdeki bozuklukları, dalın içeri, seçin bir shot, indirin mideye, aynen yolunuza devam edin, daha bir keyifli.


Biliyorsunuz bir başka trend de Lübnan! Yemekleriyle, kadınlarıyla, geceleriyle, paket turlarıyla...  Kanada'da oturup sürekli kendini özleten bir arkadaşım bir süpriz yaptı ve doğum gününü İstanbul'da kutlamaya karar verdi, böylece bekarlığa veda furyalarından sonra yine bir Çapa mekanının yolunu tuttuk: Arabesque. Niyetiniz Lübnan mutfağı tatmaksa, humus başta olmak üzere bütün mezelerin çok daha güzelleri için Hatay'a gidebilirsiniz. Mezeler muhteşem olmamakla birlikte güzeldi; ama ana yemek gerçekten çok kötüydü.  Derdiniz yemek değil, dans edip eğlenmekse şiddetle tavsiye ederim. İçeri girdiğimiz anda zenneler tarafından karşılandık, dansözlerle gözümüz gönlümüz açıldı, eski Türkçe pop parçalarla coştuk. Haftaiçi ve haftasonu fiks menü ile çalışıyorlar, içkiler ekstra ödeniyor, doğum günü partileri için aklınızda bulunması gereken mekanlardan.


Sokaktaki keyifli sandalyeleri kaldırılmış olsa da, Galatasaray Lisesi'nin arasındaki Ara Cafe lezzetli yemekleri, özgün dekorasyonu ve müdavim kitlesiyle hala bir klasik. Tuvaleti ise benim en sevdiğim kısmı.

Midpoint'in parmesanlı tavuk salatası da yemeye doyamadığım salatalardan. Tahinli bir sosu var ki, onu diğer bütün tavuklu salatalardan farklı yapıyor. Tavuklu Sezar Salata yemekten sıkılanlara özellikle duyurulur.

Akşam üstü hafiften karnınız acıktığında çay saati kıvamında bir şeyler atıştırmak isterseniz Hisar'daki Sade Kahve'nin gözlemesi son zamanda yediklerimin en en güzeliydi. Masa altındaki mangal ayaklarınızı sıcacık yaparken, ince belli fincanda çay içip, gözlemeyi mideye indirirken, boğazın karşı kıyısını izlemek pek keyifli oluyor.

Değişik bir lezzetle tanışmak isterseniz de Beşiktaş Çarşı'daki Sinop Mantı'nın yolunu tutun ve cevizli mantıyı bir deneyin derim.

Keyifle lezzetle kalın :)

3 yorum:

Betül Kara dedi ki...

Ben sinop mantiyi denemistim. Dedigin gibi cevizli mantiyi ama biraz çiğ gibi gelmisti acikcasi. Gerci iftar saati aceleden de olabilir ama. Yine her zamanki gibi cok guzel yerleri anlatmissin.

Bu arada ben de Ara nin tuvaletini sevenlerdenim.

Sezsel by Sezgi dedi ki...

Baştan 4. reim , manzara muhabeti neresidir acab ? Midpoint mi?

the_dead_leaf_echo dedi ki...

Neredesin sen kayboldun koca Mart ayuı geçti bir tane bile yazını göremedi bu gözler :) Şaka bir yana güzel yazılarınla bizi bloguna bagladın umarım kısa bir süre sonra tekrardan yazmaya başlarsın.

öpüldün.

Pinterest'im

Instagram'ım