30 Ocak 2013

Kendini çok zorlama. En güzel şeyler, onları en az beklediğinde olur.*

Ben önümüzdeki ay bir hafta Antalya'ya gidiyorum, diyor telefonda.
"Bir hafta mı?!" diye isyan ediyorum

O cümle ağzımdan çıkar çıkmaz ikiye bölünüyorum. Benden iki tane oluyor.

Bir tanesi resmen üzülmüş, beni bırakıp nereye gidiyor, diye isyanlarda. Bir hafta gitmesin, iki gün üç gün yeter işte, bir haftanın ne gereği var, diye homurdanıyor.

Diğeri şaşkınlıkla ona bakıyor, "Bu cümleyi kurmuş olamazsın! İlişki topu topu iki aylık, bir ayında İsviçre'yi fethetmeye gittim, ikinci ayında da Bolonya'ya kaçtım. Adam gayet ikisinde de huzursuzluk yaratmadı. Böyle bir tepkiye hakkın yok."

"Tamam evet gitsin ama bir hafta gitmesin. Bir hafta çok uzuuuuun!" 

Bazı ilişkiler vardır; ayrı kalmak iyi gelir iki tarafa da. Çok fazla birlikte zaman geçirince, insan kendini boğuluyormuş gibi hisseder, sıkılmaya başlar, yapacak veya konuşacak bir şey bulamaz olur, ne yapsa batmaya başlar ötekine. Aralar, molalar, görüşememeler iyi gelir iki tarafa da. Özlerler birbirlerini, paylaşacak şeyler biriktirirler, daha hoşgörülü olurlar. Yemek yemek gibi, yeniden yemek arzulayabilmek için önce acıkmak gerekir. Çoğu ilişki böyledir. 

Bazı ilişkiler vardır; ayrı kalmak yaramaz. Ne zaman araya bir kaç gün girse, o araya giren günleri ısıtmak gerekir birlikte zaman geçirerek. Sevgi sözcüklerini, sırnaşıklıkları sakınır hale gelir taraflar, aradan sonra görüştüklerinde. Birlikte zaman geçirdikçe, daha da doyamaz olurlar birbirlerine; konuştukça konuşmak, seviştikçe sevişmek, görüştükçe daha çok görüşmek isterler. Uyuşturucu gibi, hep daha fazla dozunu arzular insan. Bizim ilişkimiz işte böyle.


Bizi düşündüğümde aklıma o kadar alakasız kareler geliyor ki... Onun pişirdiği balığı yiyip, hukuk konuşuyoruz. Kafamız inanılmaz güzel Nublu'nun merdivenlerinden yuvarlanıyoruz. Adliyede duruşma salonunun önünde son derece mesafeli hal hatır soruyoruz birbirimize. Elimizde cin bardakları, o dj, ben dans eden kız. Kadı Nimet'te sinema seanslarına bakarken, biraları ve balıkları mideye yuvarlıyoruz. Şarap evindeyiz, kadehlerimizi tokuşturarak şaraplar hakkında konuşuyoruz. Sabah kikir kikir yatak keyfi yapıyoruz, bana en direk serbest vuruşu öğretiyor. Karaköy'de bir mekanın kapısında 'biz neyiz' konuşması yapıyoruz. Kadıköy'de dövme yaptırıyoruz. Sarmaş dolaş pijamalarla uzanmış film izliyoruz. Nişantaşı'nda bir pazar akşamı elele sinemadan çıkmış eve yürüyoruz. Beşiktaş Balık Pazarı'nda oturmuş rakı kadehlerimizi eski bütün sevgililerimize kaldırıp, ilkinden en sonuncusuna bütün ilişkilerimizi birbirimize anlatıyoruz. Kafamız güzel kikir kikir nevresimin altında nevresim değiştirme maceralarımızı paylaşıyoruz. Gündüz butik, akşam pub olan bir mekan açarak Kaş'a taşınma planları yapıyoruz. Onun arkadaşları, benim arkadaşlarım hepbirlikte Lokal'de dans ediyoruz. Sabahın beşinde bir tatsızlık yaşamışız oturup konuşarak iletişim kurarak çözüyoruz. Çok bomba bir adam olan DVDcimizin taklidini yaparak, Saturn'den DVD player seçmeye çalışıyoruz. Gecenin bir yarısı önümde Borçlar Kanunu, telefonun bir ucunda o, kira hükümlerini tartışıyoruz. Dizdize leziz ekleri yuvarlayarak, Skyscanner'dan Londra bileti bakıyoruz. (...)

Görüşmeyince o bana yabancılaşıyor, ben ona cadolozlaşıyorum, sonra bir kavuşuyoruz, bir sarılıyoruz, bir öpüyoruz birbirimizi hepsi tarih oluyor. 

Güzel ve farklı bir şeyler var hayatımızda, ikimizde, birbirimizde. 
Birlikteyken, nerede ne yaparsak yapalım, hatta bir şey yapmayalım güzel oluyoruz.
Bu öyle bir şey ki;
İnsana bütün ezberlerini bozduruyor.

Bu ilişki ikimize de öğretiyor,teoriyle pratiğin bambaşka olduğunu...
Hani bazı insanlarla kesişir hayatımız, birbirimizin kız ve erkek versiyonu gibiyizdir, her şeyimiz uyar, ama hiçbir şey yolunda gitmez. Anlam veremeyiz, nasıl olabilir ki böyle bir şey deriz.

Bazı insanlarla da aslında farklı arkadaş gruplarımız, farklı alışkanlıklarımız, farklı geçmişlerimiz vardır, sanki hiç olmayacakmış gibi gelen iki insan oluverir. Puzzle'in şekli birbirinden bambaşka ama boşlukları birbirine uyan, birbirini tamamlayan iki parçası gibi...



Biz bu ilişkiyle öğreniyoruz, aslında esas olanın bakış açısı olduğunu. İki insanın beklentileri aynı olmalı hayattan, keyif aldıkları şeyler de...  Birisinin hayatı işiyken, diğerinin hayatında iş sadece bir parça ise olmuyor. Biri lezzetli bir şarap keşfettiğinde zevkten dört köşe olurken, diğeri içkiyi ayda birkaç kere içiyorsa, bütün arkadaş çevreleri aynı olsa da tekliyorlar. Birisi için yemek yemek keyifse, diğeri için ne yediği hiç fark etmez yeter ki doysun ise, isterlerse müzik, film zevkleri cuk otursun gitmiyor o ilişki.

Annemin zamanında ettiği  "Benim güzel mezeli rakı sofrasına oturduğunda keyiften dört köşe olmayan, o an aklına başka bir yerde olmayı getirecek birine hayatımda yer olamaz" lafı geliyor aklıma. O basit görünen lafın altında bir formül yattığını o an anlıyorum.Hayattaki basit görünen detayların aslında her şey olduğunu da o an anlıyorum. Ve tabii ki geçmişteki bazı şahane olması beklenirken, hiç olan ilişkilerimin sebebini de...

Lezzetli bir şişe şarabı paylaştığımız bir sofrada tatlı tatlı bütün dertlerimizi, acılarımızı, ilişkimiz hakkında her şeyi ve hayallerimizi paylaşabileceğimizi ve o sofradan keyifli kalkacağımızı bal gibi bildiğimiz halde inanamıyoruz birbirimize ve ilişkimize. İçimizden ne kadar gelse de, ikimizin içindeki ses geleceğe dair fısıldasa da söze dökemiyoruz. Büyük laflar edemiyoruz gelecekteki günlere dair. Zamana havale ediyoruz sessizce. Umarak... 



Düşünüyorum da, iyi ki öyle.
İyi ki kontrollüyüz.
O dizginleri elimizden tamamen bırakmış olsak, muhtemelen şu anda bir valiz, bir koli Arykanda, bolca kitap, DVD ve müzik ile sahil kenarında bir kasabaya göçmüş, şarabımızı yudumluyor olurduk umarsızca.

Bu satırları yazıyorum, gözüm onun sabah buzdolabının üzerine iliştirdiği Cemal Sürey(y)a dizelerine takılıyor, yüzümdeki gülümseme büyüyor, dilime bir şarkı ilişiyor: i breathe you in, when you breathe me out. And the sun in the arms of love as if is an endless day. we dont rush for anything as if we have so much time.







Dip Notlar:
Başlık Fight Club'tan. 
1. kedili fotoğraf: Vitor Ferreira - Pinterest
Yataklı fotoğraf: Misty Gorley - Pinterest
2. kedili fotoğraf: Marina Khorkina - Pinterest 

2 yorum:

Adsız dedi ki...

tatlım bu kadar güzel fotoğrafları nereden buluyorsun sormak lazım...

zillosh dedi ki...

Pinterest en son kaynagim :))

Pinterest'im

Instagram'ım