17 Şubat 2013

Bir uçmaktan korkma: uçabilen yol alır. İki, herkes ne yapıyorsa tersini yap, çok yanılmazsın.

Bir yandan "Memur mentalitesi ile mesaili çalışan insanlar için tehlikelidir, diye bir not düşülmesi lazım bu kitabın kapağına" diye homurdanıyordum, bir yandan da kendimi okumaktan alıkoyamıyordum.

Duruşmayı beklerken, bir sayfa, bir sayfa daha, son bir sayfa daha derken, kendimi yüze yakın sayfa devirmiş ve bu sırada 70'lerde Peru'dan Tunceli'ye gezmiş buldum.


Sonraki günlerde de hep tek bir yazı daha okuyayım, diye kitabı elime aldım; şaşırarak, kızarak, "helal olsun be!" diyerek onlarca sayfa devirdim.

Kelimeler, şehirleri değil, yazarın ifadesiyle "insan serüvenleri"ni anlatıyor. 

Seyrek konuşsan da, hiç görüşmesen de "arkadaş" dediğin bazı insanlar vardır. Onlardan birinin hediyesi bu kitap bana: Seven Nişanyan'ın Aslanlı Yol'u.



Onun bana kitabı yollama amacı, kitabın arasından çıkan kartta yazdığı için biliyorum, benim blogumu canlandırıp sadeleştirip otobiyografiye çevirmek... 


Kitabın benim üzerimdeki etkisi ise, yazılarımı sorgulamakla sınırlı değil: Bütün hayatımı sorgulatıyor.

Seven Nişanyan'ı elbetteki biliyorum, "Elif'in Öküzü ya da Süprizler Kitabı" ile hayatıma girmesi bundan bir on yıl öncesine tekabül eder, Şirince evlerinin serüvenleri ise gazetelerden hepimize tanıdık... 



Öyle bir adam ki, babam, sevgilim veya çocuğum olsa "Bu ne pervasızlık, bu ne sorumsuzluk, bu ne tutarsızlık!" diye çıldırırım; arkadaşım olsa taparım.


10 Kasım töreninden kaçarken, Latince öğrenme serüvenine dalan, daha sonra seçmeli üç konudan birisini Latince seçip, Yale'e kabul edilen, kütüphanede ders çalışırken ilk karısına aşık olan, Colombia Üniversitesi'nden iyi burs ile hukuk okumaya başlayacakken, karısı ile Güney Amerika'ya seyahat edip oradan "Hukuk okumayacağım. Hayat boyu kravat takmamı ve Amerika'da kalmamı gerektirecek bir işe girmeyeceğim." kararı vererek dönen bir adam. Sonra Türkiye'ye dönüp Müjde ile evlenen, onunla birlikte Şirince'de bir hayat kuran, bir yandan da hamile eşiyle ve külüstür bir arabayla deli işi seyahatlere çıkmaya devam eden , hapse girdiğinde bile, hukuka küfredip surat asmak yerine, inanılmaz kapsamlı bir etimolojik sözlük yayınlayıp, bir de kitabın önsözünde hapse girmesine neden olan kişiye teşekkür notu yayınlayan, en küçük çocuklarını en son eşi alıp da Almanya'ya gidince onlara kendisini anlatmak için bu kitabı yazan bir adam.


Sürekli seyahat etmiş, sürekli okumuş, bunların etkisi ile bir sürü konuya merak salmış, sonra da hepsinden sıkılmış.


"Dönüşte askeri rejimin gerileyiş ve çöküşü üzerine yüzyirmi sayfalık bir analiz  döktürdüm. Sonra sıkıldım. Üff daha kaç sene daha bu işle uğraşacağım daha? İşin yoksa şimdi Arjantin oku, git, gel, tanıdık adam ara!" Hayata ve yaptığı işlere karşı yaklaşımının genel özeti bu. Bir tek Şirince'ye karşı şevki uzun sürmüş, sanırım o da oradaki mücadelesi bit(e)mediğinden...


Tembel değil, çok üretken, çok çalışkan; ama bir şeylere odaklanıp diğer her şeyden vazgeçme fikrine inanılmaz uzak. 



Onu okurken, "Peki ya ben ne yapıyorum? Bu mudur yani, ömrümün sonuna kadar, bugün yaptığım işi başka müvekkillere, belki başka patronlara yaparak, sadece dosyanın önemini ve uyuşmazlık meblağını arttırarak yapmaya devam mı edeceğim? Bu hayatı mı yaşayacağım yani bundan sonra?" diye sorup durdum kendime. 


Bir arkadaşıma belgeselini izlettim, "Bu adamı çok sevdim, ama onda bir şey beni çok rahatsız etti." dedi. 


Evet kitabı okurken, ben de bir yandan onu çok sevdim, bir yandan sorgulamadan doğru kabul ettiğim değerleri bana sorgulattığı için huzursuzlandım.




Bir de bu sene içindeki seyahat rotalarıma Şirince'yi ekledim. Şirince şarabının bir palavradan ibaret olduğu konusunda dersimi Aslanlı Yol'dan aldım, o yüzden şarabını içmek için değil, bütün mimarı kurallara baş kaldıran Nişanyan binalarını görmek için gideceğim.

Bu kitap, ne kadar kurallara uyarak, ne kadar sıradan ve ne kadar az şey üreterek yaşadığınızı gözünüze sokacağı için, okurken bununla yüzleştiğiniz için mutsuz olabilirsiniz. Seven Nişanyan'ın her şeye karşı gibi görünen tavrı da sizi rahatsız edebilir kitabın başlarında, ama sonra hepsinin tutarlı bir bütünlük olduğunu görünce rahatsızlığın yerini takdire bırakması muhtemel.


Herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle büyük bir adım atıp atmamak konusunda şüpheleri olan ayağı bir adım ileri, iki adım geriye gidenler için şevklendirici bir kitap olabilir.



Kitaptan çok sevdiğim bazı cümleler:

İki yönlü hüzün. Bir şahsi, bunca ihtimal varken tek hayata mahkum olmak ne acı! İki, felsefi: tek bir hayat tarzını, hangisi olursa olsun yücelten ahlak öğretileri ne kadar zavallı!


Çekirdek aileye oranla büyük ailenin bireysel özgürlüğe daha fazla pay bıraktığını orada idrak ettim. Kaçış imkanları daha fazladır. Saatlerce ortadan kaybolsan kimse fark etmez.


Kısa zamanda ideal çift olarak damgalandık. Beraberliklerin gelip geçici ve rezervli olduğu bir çevrede, sanki hep varmışız ve hep beraber olacakmışız gibi algılandık. Birbirimizi seviyorduk. Her türlü ortama ayak uydurabiliyorduk. Mutfağımız efsaneydi.


Hikaye, uyumsuzluğun panzehiridir. "Ben sizden değilim", diye anlatırsın. "Aaa ne hoş" diye ağzı açık dinlerler.

Ama özgürlük zor meslek. Basit formülleri yok. Yalnız kurt olup yollarda izini kaybettirmek midir özgürlük? Yoksa kimsenin seni göremeyeceği bir yerde inzivaya çekilmek mi? Ya da içinde yaşadığın köyü yahut dünyayı kendi iradene göre şekillendirmeye çalışmak mı özgür yaşamanın yolu? Hala da bilmiyorum cevabı. Öğrenemeden gideceğim diye bazen üzülüyorum.


Çok fazla şey öğrenmişsin. Çok çeşit insan tanımışsın, farklı hayatlara girip çıkmışsın. Bir yer gelir, karşılaştığın herkes sana eksik gelmeye başlar. Ne kadar küçüktür dünyaları! Ne kadar uyduruk varsayımlar üzerine kuruludur yargıları! Ne kadar emin görünürler kendilerinden! Kimliklerini folklorik bir kıyafet gibi üstlerinde taşırlar.


Rahatlık aynı zamanda senin çıkmazındır. Burada rahatsın, evet. Ama orada da rahatsın. Her yerde rahatsın. Sıkıştın mı kaçacağın yerler vardır. Bir ayağın hep dışarıya çeker. "Tüh ceketimi Peru'da unutmuşum, gidip alayım bari" der gibisin. "Siz beni beklemeyin."
Kucak sana dar gelir. Sen ki kaçışın binbir yolunu bilen adamsın, kendini inkar etmeden o küçücük alana nasıl sığacaksın?


Hayatta yapılabileceklerin arasında gerçek bir anlamı ve kalıcılığı olan tek şeydir çocuk. Diğer hepsi yapaydır, sanattır.


Bunun için bu evliliği bir sanat eserine çevirmemiz lazım, beraber büyük işler yapmamız lazım, bir hayat tarzı yaratmamız lazım, öyle ki bırakıp gitmenin bedeli dayanılamayacak kadar ağır olsun.


Terk edip gitmenin özgürlüğü ile sarhoş olan birini kavgada yenemezsin. Seni sıfırlar geçer. 


Marka seri imalat demektir. İstediği kadar şık olsun, bireye değil kitleye hitap eder. İnsanı küçültür, asgari müştereke indirger.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/odtudeki-sevan-nisanyan-protestosu-uzerine-14616?fb_action_ids=10200120795036743&fb_action_types=og.likes&fb_source=other_multiline&action_object_map=%7B%2210200120795036743%22%3A618476381501742%7D&action_type_map=%7B%2210200120795036743%22%3A%22og.likes%22%7D&action_ref_map=%5B%5D

HAYAL dedi ki...

Kitap oldukça etkileyici görünüyor...Seçtiğin cümleler de çok vurucu gerçekten...Hemen listeme ekliyorum:))

Adsız dedi ki...

merhaba bloğunu okumak istiyorum daha doğrusu 2010 yılına kadar okumuştum sonra ara verdim şimdi tekrardan geçmişteki arşivinle birlikte en baştan okumak istiyorum bugüne kadar ama arşiv şeklini değiştirmen mümkün mü çünkü arşive tıkladığımda ilgili aya tıklıyorum mesela ocak 2009 ordaki yazı sayısıyla açılan yazılar eşleşmiyor sayfalarda önceki kayıt sonraki kayıt yapınca arada kaybolan postlar oluyor ve senin postlarında da tarih yok bu da bloğunun büyük bir eksikliği. arşivi diğer bloglardaki gibi yıllar içinde ay sıralaması yaparsan ve yazılarada yeni sekmede aç görünümüne dönerse daha rahat okuyabilirim aslında böylece senin sayfana giren bir kişi alt alta yazı oldğuu için hepsini okuduğunda izleyici sayın çok görünmezken dedğim yöntemle hem hangi yazının kaç defa okunduğunu görebilirsin hemde daha kolay okunur ve yazı kaybolmaz.

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

Bu yazıyı okuduktan sonra kitabı aldım. Bugün Ankara- İstanbul uçağında 80 sayfasını okuyuverdim. Gerçekten çok güzel bir tavsiyeymiş. Sevan henüz beni sinirlendirmedi. Ama merakla sonunu bekliyorum. Teşekkürler :)

Ezgi dedi ki...

şirince şaraplarının palavra olduğu doğru ama benim şirince hakkında en sevdiğim şey matematik köyü.gittiğinde gezmeni mutlaka tavsiye ederim ali nesin ve sevan hocanın birlikte oluşturdukları matematik ve felsefe bölümleri olan bir kamp,ben felsefeyi tercih ediyorum.ayrıca le jardin'da tavuklu mantarlı krep yemeni tavsiye ederim :)

zillosh dedi ki...

Sevgili Adsız 1,
Acikcasi bu olayi da onun kaleminden okuyabilmek isterdim.

Sevgili HAYAL,
Keyifli okumalar diliyorum :)

Sevgili Adsız 2,
Ne guzel ne iyi demis de, bakalim ben bunari becerebilecek miyim, diye sivadim kollari. Hem arsiv formatini degistirdim, hem de tarih ekledim postlara. Cok tesekkur ederim elestiriler icin, artik daha kullanisli galiba mushaboom :)

Amaaaa eski yazilari okumak kisminda da bur eyvah dedim, ben bile tesadufen bir ikisine denk geldigimde, cok sacma ve salak buluyorum onlari. :)

Zaman geciyor, insan eskiden utaniyor ama silmeye de kiyamiyor.

Sevgili Epicurious,
Cok mutlu oldum, boylece yazi da bir ise yaramis oldu :) umarim hala sinir yok, keyif coktur. Sevgiler,

Ezgicim,
Bu yorumu gordukten sonra, bir gaza gelip, nisanyan evlerinim sayfasina girdim. Sonra da ucak biletlerine bir goz attim. Felsefe okulluk yillik iznim yok malsesef, ama tavukli krebi haziranda mideye indirecegim galiba. Cok tesekkurler ;)

Pinterest'im

Instagram'ım