24 Nisan 2013

Sersemlemek iyidir. Zihniniz bulanır, kalbiniz böylece berraklaşır. Yapmanız lazım gelenler ortadan kalkınca olmanız lazım gelen kadınlar olacaksınız.

Kadınlar, fizyolojik olarak mı yoksa hayatın üzerine yüklediği görevler yüzünden mi bilmiyorum, erkeklerden daha karışık varlıklardır. Daha çok dalgalanırlar ve daha çok değişirler.

İş hayatında erkek gibi olmaya çalışırlar; daha az duygusal ve mantıklı. Sonra sevgili rolüne geçerler, hafifmeşrep ve neşeli. Aynı zamanda birilerinin masum kız çocuğu, evlerinin sabırlı hamarat kadınları, varsa çocuklarının sabırlı özverili anneleri olurlar.

Sonra bir gün, bir yerde kaybolurlar. Bazen yolun başında fark ederler bunu, bazen kaybolmanın tedirginliği ile yıllar geçirirler farkında bile olmazlar.

Kendi benlikleri arasında kaybolmaktır bu, doğru yolun neresi olduğunu şaşırmak... 

Böyle zamanlarda güçlü kadınlar kaybolduklarını da yaralarını da kendilerine itiraf edemezler; bunlar hiç yokmuş gibi kaçmaya başlarlar.


Düğümlere üfleyen kadınlar, kaybolan kadınların kutsal kitabı tadında bir roman. 

Bambaşka ülkelerden gelmiş, bambaşka hayatlar yaşamış ve farklı karakterlerde üç kadın var: gazeteci, dansöz ve akademisyen. Üçü de kaybolmuşken, bu kaybolmuşluğu kendilerine yediremeyip hayata bir mola vermişken, bir otel terasında üçünün yolları kesişir. Yolu kesişenler sadece üçü olsa, birlikte birkaç güzel gün geçirip ülkelerine dağılacaklarken, Madam Lila ile tanışırlar.

Nereye, ne için gittiklerini bilmeden Ortadoğu'da akıl almaz bir seyahate çıkarlar. Gençliğinde çok canlar yakmış Madam Lila'nın her ülkedeki farklı adlarını, sevgililerini, hayatını keşfederken, aynı zamanda kendi içlerine gömüp yokmuş gibi davrandıkları yaraları da su yüzüne çıkar.



Bir kadın romanı, Dügümlere Üfleyen Kadınlar...

Şiirsel bir dilde, hayat dersleri içeren bir roman. 

Bir yandan konusu ve kurgusuyla merak uyandırıp, kendi içine çekerken; diğer yandan üslubu insanı çok yoruyor. 

Kitabın bir yerinde roman karakterlerinden biri "Azizim bak ben nerden baksan gazeteciyim. Gözünü seveyim önce hikayenin sonunu söyle, sonra ayrıntıları anlatırsın." diyor. Kitabın kurgusu da bu doğrultuda. 

Her bölüm önce sonunu veriyor, sonra tekrar başa dönüyor. Kitabın ilk başlarında oldukça çarpıcı ve merak uyandırıcı gelen bu üslup, kitabın ortalarından sonra okuyucu için külfete dönmeye başlıyor. 

Her şeye rağmen, bence her kadının okuması gereken bir roman bu. Aşk, annelik, cesaret, başarı, yalnızlık, asilik, erkek dünyası gibi pek çok konuyu, sıra dışı bir kurguda önünüze sunuyor. Üstelik gerçekten kendinizi Ortadoğu'da hissedeceğiniz karakterler, renkler, sokaklar ve lezzetlerle...



Kitaptan en sevdiğim cümleler:

- İlginç adamlarla tanışmak Paris birazdan bombalanacakmış gibi korkutsa da beni, ilginç kadınlarla tanışmak La Strada Operası'nda perde açılıyor gibi bir şükür duygusuyla dolduruyor içimi. 

- Sendeki aşk sende kalacak. Kimse ile ilgili değildi, kimse ile ilgili olmayacak. Aşk onunla ilgili değildi, olmayacak. Yerine başkası gelecek, aşk hep sende olacak. Gelecek olana yer aç.


- Belli ki dünyayla başa çıkabilen ama kalbiyle baş edemeyen bir kadındı.

- Duruşu öyle ki aniden hareket edecekmiş hop deyip ayağa kalkacakmış gibi. Yanındakileri sürekli tetikte tutması bundan. "Şimdi bir şey olacak" duygusu yaratan kadınlardan.

İnsanlara güvensizliğin sürekli kaygısına boşverip hayal kırıklığının anlık kederini tercih eden biri.

- İnsan o da eli iyi gelmişse hayatta kendini bir kere bütünüyle görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla.

- İnsanı en çok kendini hayal kırıklığına uğratmak mahveder.

- Başka kadınların çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizliklerine öfkeleniyordur.

- İnsan bir kez bir sınır geçince artık hangi sınırları ne kadar geçeceğini kestiremiyor.

- Sersemlemek iyidir. Zihniniz bulanır, kalbiniz böylece berraklaşır. Yapmanız lazım gelenler ortadan kalkınca olmanız lazım gelen kadınlar olacaksınız.

- Hayat nefesiniz kadar. Kadınlar, bu alem içinde başka bir alemde yaşarlar. İçine aşklarını, büyülerini üfledikleri bir alemdir bu. Erkekler biteviye o alemi hırpalar, yıkar. Kadınlar ise yeniden üfleyerek nefesleriyle kurarlar o alemi. Kadınlar erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir.

- Kalbini bana hazırla. Yelkenlerini bana aç. Bana rüzgar getir ey güzel erkek! Taze bir nefes doldursun içimi.

- Sırf tenimizle yaptıklarımızı saysan bile biz seninle epey sevap işleyip koyduk kenara.

- Belli ki biz acıdan hamur değil, yol yapabilen tipleriz.

- Devenin kontrolün kimde olduğunu hiç unutmaması lazım. Kontrolün sizde olduğundan bir an şüphelenmeyin. Anlar. Hiç bir şey anlamazlar; ama bunu anlarlar. Erkekler gibi...

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım