21 Temmuz 2013

Aşkta mesele şu ki... O dönme dolap, adı üzerinde, dönüyor... Yükseliyor... Alçalıyor... Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun.

Haftada bir kaç gün Kartal'a gidip geldiğim ve toplu taşımada geçen saatlerde yapılabilecek en güzel şey yorucu olmayan kitaplar okumak olduğu için, bu aralar 'yeni çıkan' ve 'çok satan' ne varsa silip süpürüyorum. Hukuki bir şey ya da dikkat gerektiren kitaplar akmıyor ama dili kolay, konusu keyifli romanlar şahane gidiyor. Nasıl geçtiğini anlamadan hoop Akatlar'da, hop Kartal Adliyesi'nde oluyorum.

Başka romanı olup olmadığını bile bilmediğim, hiçbir zaman da ilgiyle takip ettiğim insanlar arasında yer almayan İclal Aydın'ın kitabı Bir Cihan Bir Kafes'i okumaya da böyle başladım. Ve ne yalan söyleyeyim zoraki benzetmelerle süslenmiş girişinde ve özellikle de "unutulmaya yüz tutmuş gençliğiyle bastırdığı hasretlerini bir güzel karıp acılı ezme yapan kadınların mutfağı" kısmında "off!" çektim.

Ama sonra hikayelerin içine girdikçe romanı sevmeye başladım. Gerçi galiba ben kadın hikayeleri anlatan kitapları genel olarak seviyorum. 



Bu romanda da üç ayrı kadının hikayesi var: 1940'larda köyde yaşayan, her kız çocuğu gibi erkek kardeşlerine verilen her güzellikten mahrum kalan Samire; 1970'lerde ailenin ilk okuyan ferdi olarak gurur kaynağı olan ve doğuya gidip öğretmenlik yapmaya başlayan Yaşar ve 2000'lerde İstanbul'da başarılı bir iş kadını olan bekar anne Lorin. Kitap onların geçmişleri ve şimdileri arasında gidip gidip gelirken, kadınların hikayeleri de içiçe giriyor.

Bu hikayeyi bazen bölen, rüyalarını, kumsalda kalp şeklindeki çakıl taşlarını anlatan anlatıcı olmasa bence çok daha güzel, bölünmeden okunan bir roman olurmuş. 

Her romanda kendime yakın hissettiğim veya aşık olduğum bir karakter olur. Bu romanda da Doruk aklımı başımdan aldı. Süprizleri, sahipleniciliği, bitmeyen güzel planları, iltifatları, Lorin iş mailleri arasında bulsun diye "Yaptığım, yaşadığım her şeye anlam kattın. Şimdi dinlediğim bu müzik, içtiğim içki, penceresinden seyrettiğim şu şehir hepsinde sen varsın." ve  "Ben mutlu etmeliydim seni! Ben teselli etmeliydim. Geçmişin geleceğin kahramanın ben olmalıydım. Soluğunu kesmeliydim seni sevmekten." gibi cümleler içeren mailler atması...

"Aşkla kendi dünyalarını döndürürken Doruk elinden tutup tutup götürdü Lorin'i. Her fırsatta bir başka ülkede, bir başka kasabada, bir başka deniz kıyısında uyandırdı sevdiği kadını."

İclal Aydın, bir erkeğin sevgisinin ve bir kadının sevildiğinden emin olmasının yarattığı o yerden beş karış havada gezdiren ruh halini (aşk?) çok güzel anlatmış bu romanında.

"Doruk'tan sonra tam bir kadın olmuştu sanki. Doruk öğretmişti ona kendini, bedenini, zenginliğini... Sanki yüzyıldır uyuyordu... Sanki Doruk gelip onu öperek uyandırmış, dünyayı, zamanı, insanları, hayatı yeniden anlamasını, anlamlandirmasını sağlamıştı. Yaşamaya baştan başlamıştı onunla."

"Hayatında hiç o kadar güzel olduğunu anımsamıyordu. Bir erkeğin sevgisi işte bu kadar güzel kılıyordu bir kadını."

"Yaptıgı her eylemin Doruk'la bir ilgisi vardı. Yıkanıyordu çünkü Doruk koklayacaktı. İşlerini büyük bir hızla hatasız bitiriyordu çünkü Doruk'a kavuşacaktı. Neşeliydi, yaratıcıydı, becerikliydi, enerjikti... Çünkü Doruk vardı yolun sonunda."

Her ne kadar Doruk sadece bir roman kahramanı olsa da, bana ister istemez Mr. Feelgood ile yaptığımız tartışmaları hatırlattı. O hep, Doruk tarzındaki adamların sevgi gösterileri için "Sevgi böyle bir şey değildir. Bu şov yapmaktır." derdi. Ben de inatla "Sevmek eyleme dökülmedikçe çok yararsız ve anlamsız. İşte bu yüzden bazı büyük sevgiler anlamsız, bazı küçük sevgiler yüceltici." bakış açımda diretirdim. 

Ne de olsa şöyle bir gerçek var; biz kadınlar, iyi anlaştığımız bir adamla gerçekten mutlu olabiliriz; ama ayaklarımızın yerden kesilmesi, dünyasının merkezini o adamın oluşturması için, şık jestlere, süprizlere, aşk sözcüklerine ihtiyaç duyarız. Kendimizi o zaman tam anlamıyla kadın hisseder ve karşımızda teslim oluruz. O adamın bize hissettirdiklerine bağımlı hale geliriz çünkü.

En azından ben böyleyim. Hayatımda iz bırakan, bugün bile andığım zaman yüzüme bir gülümseme yayılmasına neden olan adamlar bana kendimi bir romantik komedinin baş kahramanı gibi hissettiren, "Rüyada gibiyim!" dedirten, sürekli şaşkınlık "Aaa!"ları çıkarmamı sağlayan adamlardı.

Spoiler vermek istemem; ama romanda Lorin ile Doruk'un ilişkisinin devamında olanlar ve Doruk'un tam manasıyla mala bağlaması, ilk defa Mr. Feelgood haklı mı acaba diye düşünmeme neden oldu. Yani ilk defa "Karşısındaki kadının ayağını yerden kesen jestler yapan adamlar aslında kadını sevmiyor olabilir mi?" sorusunu sordum kendime. Belki de o ruh hali başlangıçta çok tatlı gelse de, aklın başından giderek bütün hayatını unutarak bir ilişki yaşamaktansa; aklın başında sevmek, aklın başındayken mutlu bir ilişki yaşamak daha doğru, diye düşündüm.

Sonra uçağım indi, İstanbul'a geri döndüm.
Mr. Feelgood ile telefonda konuştuk. Hastayım dedi, akşama iftar organizasyonu yapmış ona gidecek hali bile yokmuş, bıdı bıdı bıdı... Cam kırılması gibi bir ses efekti isterdim o ana. Bir adam ona karşı olan şevkimi istese bu kadar başarılı kıramaz sanıyorum. Evet hasta olabilirsin, ama "özlemek" fiilini cümle içinde kullanmak bu kadar zor olmasa gerek. Veya pazar akşamı benim geldiğimi bile bile, iftar etkinliğini pazar yerine cumartesiye kondurmak, pazar akşamında beni içeren bir etkinlik yapmak için olağan üstü bir organizasyon yeteneğine ihtiyaç yok. 

Çok sevdiğim bir arkadaşımın böyle durumlarda harika bulduğum bir "mahçubiyet" kriteri var: Evet herkes zaman zaman karşısındakini mutlu edecek şeyi yapmayabilir, ama önemli olan bu  anda (sonradan değil) mahçup olup olmaması. "Ya aslında bugün seni görmek isterdim ama hastayım / bu organizasyonu başka zamana yapmamın imkanı yoktu." demek bütün olayın rengini değiştirebilir örneğin.

Mesele şu ki, bazı adamlar değil senin ayaklarını yerden kesmek, senin kendi kendini gaza getirip hafifçe yukarı ittirdiğin ayaklarını bile yere indirme becerisine sahip. Ve bunu konuşa konuşa nazikçe sakince anlata anlata değiştiremiyorsun, artık eminim.


Kitaptan en sevdiğim cümleler: 

"Allah günahta ısrarı ve isyanı sevmez. Israrlı mutsuzluk günahtır, isyandır."

"Aşkta mesele şu ki... O dönme dolap, adı üzerinde, dönüyor... Yükseliyor... Alçalıyor... Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun."

Yolculuk ve plaj eşlikçileri listenize eklenesi bir roman bu.
Güneşle bronz kalın! :)


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazinin sonunu kopyalayip sewgilime yollamak istedim. Ewet cook seviyorum o da cook seviyor ama sakin sakin. Kaybetme korkusu olmadan aliskanlikmis gibi sanki.ne bir jest ne bir hediye.arada derede guzel bi kac soz o kadar. Isin garibi ben bu durumu onceleri kafama fazlaca takarken artik cok da umursamiyorum galiba. Bagira bagira ya da sakince nasil soylersem soyleyeyim degisen bir sey yok .

tyChemineRva dedi ki...

ahah :) çok eğlendim, hem yazıya hem yoruma güldüm. çünkü durum aynı bende de :) bir savaş veriyorum şu günlerde ve söylediklerimi sakin sakin dinlese de beni zerre kadar anlamıyor ve hiçbir şey değişmiyor :) seninle hep paralel duygular yaşadık aslında, şu an da duygularıma tercüman olmana ayrıca sevindim. ama sana bir kitap tavsiye edeceğim :) benim başucu kitaplarımın yazarı Oruç Aruoba'nın HANİ'si :)
size (ve tabi ki kendime) tavsiyem,beklentilerinizi sıfıra indirmeniz :) nasılsa değişmeyecek bari beklemeyelim di mi ama :)

zillosh dedi ki...

Sevgili Adsız,
Bence ısrarla inatla istemek anlatmak açıklamak lazım. Benimki belki de artık olay çıkmasın diye şaşırtıcı açılımlar yapıyor mesela :)

Sevgili tycheminerva,

Birisinin benimle aynı durumda olmasına bayılıyorum, demek ki ben kafayı yemedim, demek ki yalnız değilim rahatlığı veriyor bana. Kitap tavsiyesini not ettim, elimdekiler biter bitmez ilk kitap alışverişimde edineceğim çooook teşekkürler :))

Simarikca olacak ama neden beklemeyelim ki? Bence bekleyelim, hakkımız var :) sevgiler

Lady Lopez dedi ki...

Merhaba,
i Lady Lopez A Kilisesi finans kredi duyuyorum, meşru bir kredi borç veren, biz yatırım ve finansal çözmek için kişisel kredi, ev kredisi, bir araba satın alma kredileri, öğrenci kredisi, borç konsolidasyonu kredi, teminatsız kredi, girişim sermayesi kredileri ve işletmelere kredi vermek sorunları, vb ... bizim krediler kolayca ve 150,000,000 € avro sermaye, € 500 tüm ciddi insanlar için 100 € milyon Euro arasında değişen bir terim, güvenilir özel kısa ve uzun vadeli borç ve istediği entegre bekliyor bir kredi yapmak. Bizim kredi teklif ilgilenen varsa% 2 Benim faiz oranı, e-posta Ladylopezloaninstitute@gmail.com, bize hitap irtibata geçiniz

Adı: Lady Lopez

E-posta: LADYLOPEZLOANINSTITUTE@GMAIL.COM

Pinterest'im

Instagram'ım