20 Eylül 2013

Mushaboom8'in 5. yaşı!

18 Eylül 2008'de, henüz üniversitede okuduğum dönemde, Yunanistan'daki yaz okulu maceramdan dönüp, Cihangir'den Kozyatağı'na taşındıktan sonra bu blogu açmış ve ilk yazımda şöyle demişim: 

Beni mutlu eden, iyi zaman geçirten, keyif almama yol açan, gülümseten bir sürü "minik güzel şey" blogu bu! Her gün bir doz "minik güzel şey" ekleyeceğim. Yeni ev, yeni iş, yeni kararların yanında, "yeni yaş"ım yaklaşırken kendime hediyem: gıcırından, güzelinden, mutlusundan yeni bir blog!


Sanıyorum, bir insanın kendi kendine verebileceği en güzel hediyeyi vermişim o gün kendime. 



Geçtiğimiz iki hafta hayatımın en yoğun çalıştığım iki haftasıydı. Abartmayı severim, ama bu sefer abartmıyorum, sabah 5:00'e ofisten eve geldiğim bir gün bile oldu. Bu sabah uyandığımda, kendimi bir yorgana dönüşmüş bulmayı diledim. Kafka romanı misali hamam böceği olarak bile uyanmaya razı olabilirdim hatta. 


Akşam sürünmekten biraz hallice eve ulaştım, neşe seviyem çok yüksek değildi. Ama denenmiş-onaylanmış keyiflenme formüllerimi (kendimi Mr. Feelgood'un kollarına atmak, özlediğim birileriyle buluşup bir kokteyl yuvarlamak, film izlemek, güzel bir yemek pişirmek...) yapamayacak kadar da yorgundum. 

Kendimi blogun başında buldum. Uzun vadeli hafızam, iç dökme mecram, teşhirci yanımı besleyicim, yalnız değilmi hissettiricim... 

Ne kadar oldu bu Mushaboom8 hayatımın bir parçası olalı, diye düşünürken fark ettim, iki gün önce beş yaşına girmiş! Şöyle bir geçmişime yolculuk yaptım, bazı yönlerden çok yol almışım, hayatımda çok şey değişmiş, bazı yönlerden bir arpa boyu yol alamamışım.

2009.
Hala İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okuyorum. Mezun olmak da, avukatlık da çok umurumda değil. Zaten okulu da uzatmışım.  Erasmus Student Network'un AGM'ini organize eden ekipte PR işlerini yürütüyorum, aynı dönemlerde Young Guns seçilerek, bir dijital reklam ajansında çalışmaya başlıyorum. 



2010. 
Fakülteden mezun oluyorum. Mr. Prozac hayatıma giriyor, suya sabuna dokunmadan yazdığım yazıların yerini ilişki yazıları alıyor ve Mushaboom8 bir anda ilgi görmeye başlıyor. Sonra ayrılıyoruz, ayrıldığımız gün kendimi oyalamak için önce zorunlu adliye stajıma başlıyorum, ardından da bir hukuk bürosunda çalışmaya... 




2011. 
Hayatımda ilk defa tamamen bana ait olan bir eve taşınıyorum. 25. yaşıma başlıyorum. Ve hayatımdaki ilk uzun soluklu ilişkime...Aynı dönemde avukatlık ruhsatımı alıyorum. Hayatım bir anda sorumluluk ve düzenle doluyor. O güne kadar uzak olduğum, reddettiğim her şeyin içindeyim. Düzenli bir ilişki, mesaili bir iş, ev hanımlığı... Bir yandan huzur ve düzen hoşuma gidiyor, diğer yandan zorlanıyorum, boğuluyorum.




2012.

Her gün aynı şeyleri yaptığım kısır döngüdeki işim, ev hanımlığı ve aynı evde yaşanan gittikçe ruhsuzlaşan ilişki beni boğmaya başlıyor. Önce yüksek lisansa başlıyorum, hayatımın hukuklu kısmına çeşitlilik katmak için. Kesmiyor, kendimi seyahatlere vuruyorum. Evde ve ofiste geçen bir yılın acısını çıkarırcasına geziyorum:  Milano. Beyrut. Stokholm. Kopenhag. Cenevre. Zürih!
Senenin sonuna doğru, gitmek konusunda çok isteksiz olduğum bir konserde, Babylon'un kapısının önünde Mr. Feelgood hayatıma giriyor. 








2013. 

Yeni bir işe başlıyorum. Mr. Feelgood ile boğmayan keyifli bir ilişki içinde ayları deviriyorum. Hayatımda ilk defa dengeyi kurmaya çok yaklaştığımı hissediyorum. Uzun soluklu bir ilişkide hala o aradığında heyecanlanıyor olmanın, birlikte gerçekten keyifli zaman geçirebilmenin keyfini çıkartıyorum. Çalışmak ve gezmek arasında kendimce ölçülü bir nokta buluyorum.  




Hayatımda neredeyse her şey değişirken (kilom, yaşadığım ev, çalıştığım sektör, hayata bakışım, ilişkiden beklentim, zamanımı nasıl geçirmeyi tercih ettiğim...);

Tek bir şey değişmiyor: Hep yazıyorum.
Bazen daha sık, bazen daha seyrek; ama vazgeçmeden.

Bazen mutluluğun zirve noktasında olduğumu hissederek, bazen ağlayarak,
Bazen umut dolu, bazen sitemle, 
Bazen yaratıcı, bazen sadece anlatıcı olarak. 
 
5 sene. Uzun bir süre. 
Bu blog, hayata bakışımı, gezdiğim yerleri, hissettiklerimi, gördüklerimi, okuduklarımı, izlediklerimi beş senedir kayıt altına alıyor. Bana sevgililer, arkadaşlar, hafıza ve hobi kazandırdı.

Umuyorum ki, size de keşifler ve keyifli zamanlar olarak katkısı olmuştur!


Veda yazısı gibi oldu, ama tabii ki alakası yok. Hayatımda daha yapmak ve yaşamak istediğim o kadar çok şey var ki!

Blogta profilimi oluştururken şöyle yazmışım: "Tüm kitapları okumak, tüm şehirlerin sokaklarında dolanmak, tüm filmleri izlemek istiyor. Hem hiperaktif, hem de keyfine düşkün. Kafası genelde karışık. Yüzünde genelde kocaman bir gülücük…" Hala aynı!

Daha dünyaları gezecek, Dünyalar kadar sevinecek, Dünyalar kadar üzülüp binlerce sitem yazısı yazacağım. Teknolojiyi ve ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum, ama umarım ki torunlarına 'ben gençkeeen ohooo' diye hurafeler sallayan değil, Mushaboom8'i gösteren dövmeli mini etekli bir nine olacağım.

Umutla ve tabii Mushaboom8 ile kalın! 

Kocaman sevgiler!

7 yorum:

kaan dedi ki...

Nice yıllara Sezen.

Biz de sayende seni tanıdık.

Gördük yıllar boyunca, nelere üzüldüğünü nelere sevindiğini, nelere şaşırdığını...

Yediklerini,içtiklerini,giydiklerini...

Arkadaşlarını, aileni, sevgililerini tanıdık...

Seninle gezdik Amerika'yı Avrupa'yı Orta Doğuyu...

LA'den Beyrut'a Cihangir'in rutubetli evinden Amsterdam'ın otellerine yol aldık.

Nasıl değiştiğini, nasıl geliştiğini ve nasıl büyüdüğünü gördük...

Teşekkürler. Unutmadan bir hesap yapalım dur. Hımmm 829 tane olmuş. In The Van diye bir yer var mı hala ? :DDD 1000-829=?



Handan dedi ki...

tüh! ilk yorumu ilk nice seneler diyen ben olmalıydım diye düşünürken 2. oldum.


çok insanın sana bunu söylediğini dşünsem de;

- gençliğime benzetiyorum seni sezen! 20lerime 30larıma ankaradan otobüse binip gecenin bir vaktı amasrayı görmek üzre bartına gitmelerime hayatın manası ''yorulmak ve can sıkıntısından hp bir şeyler '' yapmak demeye vs vs vs hep benzettim.

çoğu yazını birden fazla okuyorum ve çok hoşuma gidiyor. bazan cihanigrde gezerken karşılasşam

- siz sezen olmalısınız, desem diye bakınıyorum:))))

nice senelere blogla, aşkla, heyecanla, geziyle, yollarla,

öptüm.


HuysuzKuzu dedi ki...

Nice senelere :)

Ebrushka Blog dedi ki...

Böyle hesapsız, doğal, akıcı, eğlenceli yazıları okumak hoşuma gidiyor epeydir takipteyim, yazdığın sürece okuyacağım galiba :) Nice yıllara...

sebuş dedi ki...

Blogum yok benim ama her seferinde seni okuduğumda ne iyi yapıyor hayatını yaşadıklarını kelimelere dökerek ölümsüzleştiriyor diye özeniyorum sana, nice 5 yıllara sezen! dövmeli mini etekli bir nine olman dileğimle:)

blanche dedi ki...

dünyanın en tatlısısın ve ne kadar işe yaradığını bilemezsin sezen :) nice yıllara, doğum günün de yaklaşıyor :)) hep yaz.

zillosh dedi ki...

Yaaaa... Çoook teşekkür ederim, çok mutlu ettiniz beni.

Kaan,
O kadar geçmişten gelenlerin sayısı azdır, yerin ayrı. Sen varken pek kimse yoktu buralarda. :))

Handancım,
Aldığım en güzel dilekti bu! "blogla, aşkla, heyecanla, geziyle, yollarla". Umarım sen de, umarım ben de! Çok teşekkür ederim :)

Huysuz Kuzu,
Teşekkürler :)

Ebrucum,
Pervasız, düzensiz, içimden geldiği gibi devam etmek konusunda yüreklendirdin beni. Keyifli yıllara o zaman!

Sebuş,
Bence erteleme daha fazla. İnan bana çok seveceksin. Potansiyel minili nineden öpücükler...

Blance,
ahhh ne tatlısın! nasıl şımardım!öperimmm çok ama çok.

Pinterest'im

Instagram'ım