03 Şubat 2014

İstanbul'dan iki yeni keşif: Alles ve İncir Altı Meyhanesi

Buse Terim'in Garage Sale etkinliğine şöyle bir göz atıp çıkmışız, canımız fena halde kahve istiyor. Karaköy'de neredeyse her gün yepyeni bir mekan kapılarını açıyorken, kendimizi tekrar etmeyelim, daha önce hiç gitmediğimiz bir yere gidelim diyoruz ve Alles'in kapısından içeri giriyoruz.


Minicik, çok sempatik bu cafe'de bizden başka hiç kimse yok, bizi karşılayan adam "Sahibi eksikleri almak için gitti, birazdan gelecek." diyor. Montumuzu, eldivenlerimizi, atkımızı atıp, arka kısımdaki rafları ve askıları kurcalamaya başlıyoruz. Minicik bir alanda dünya kadar şey var: Defterler, ikinci el kıyafetler, tasarım t-shirtlar, şapkalar, duvar resimleri, magnetler, çantalar... Hepsi esprili, hepsi orijinal. Biz hepsini kurcalamayı bitiremeden geliyor zaten güler yüzlü sahibi...




Özellikle sayılarını arttırmak için çabalamadığım, beğendiğim bir şey olduğunda alıp eklemek üzere İtalya'dan aldığım vespa pin'i ile başladığım, fotoğraf makinesi askımdaki koleksiyona bir pin daha ekliyorum. İki tane de duvar resmi alıyorum.



Fiyatlar oldukça makul bu arada, aldıklarımın hepsine bir de kahveye yirmi küsür lira ödedim, minik eğlenceli hediyeler almak istediğiniz zamanlar için mutlaka aklınızın bir kenarında bulunsun burası. Karaköy'deki sokak arası vahalarından biri. Adresi ve daha fazlası için tık.



Akşam yemeği planı yaparken, Suna'nın Yeri'nin adı geçince bile üşümeye başlıyorum. Havalar o kadar soğuk ki, harika manzara bile beni sokakta oturtamaz. Gidilecekler listeme göz atıyorum, benzer konseptte başka bir yer bulmak için ve İncir Altı Meyhanesi'ne gidelim diyorum.


Akşam keyifli bir ekiple Beylerbeyi'ndeki İncir Altı Meyhanesi'nde soluğu alıyoruz. Duvarlarında Osmanlı döneminin mesleklerini tasvir eden çizimler olan mekanda, masamıza yerleşiyoruz ve dantelli bardaklarımızda rakılarımız geliyor.



Rakı konusunda tekleyenlerdenim ben, hiç bir zaman oturup da dubleleri devirenlerden olamadım. Bir dubleden sonra kesilirim genelde, akmaz o rakı boğazımdan. Ama burada mezeler o kadar güzel ki, beni rakı siparişinde hesaba katmayanları bile şaşırtarak ilk dublemi leziz mezelerle hoop diye yuvarlıyorum.

Topik'i çok methetmişler; ama yenibaharlı bu meze, bizim damak tadımıza biraz aykırı kaçtığından o kadar da bayılmadık. Acıka ile balık turşusu oldukça güzeldi. Daha önce hiçbir yerde yemediğimiz, peynirli, kaymaklı ve salatalıklı "dövme hıyar salatası" diye bir meze vardı ki, hepimizin en favorisi o oldu.

Karides güveç ile bitter çikolatalı ve portakallı helva da buraya yol düşürülmüşken atlanmaması gereken lezzetlerden.

Fiyatların çok makul olduğunu söyleyemeyeceğim, ama canınızın özenli hazırlanmış taze meze çektiği günler için en doğru mekanlardan. Beylerbeyi'nde Arabacılar Sokak, No:4'te yer alıyor.


Ve tabii uyumak için, sabah filtre kahve ve bitter çikolata ikilisi ile uyandırılacağınız adresten şaşmamakta fayda var :)

Lezzetle kalın!


3 yorum:

Deniz Evin dedi ki...

Sezeenncimm bayıldım mekana, o ıvır zıvırların içine girip kaybolasım var :) Bu arada benim de fotoğraf makinemde öyle ufak çaplı bir koleksiyon var ama ben daha çok Koton'da ki orijinal yaka iğnelerinden almaya çalışıyorum seninkilerde çok hoş :) Twitter da instagram da blogda her yerde takipçinim, çok seviyorum senii :) Öpüyorum çokk çokk :)

sebuş dedi ki...

Daha çok gez daha çok yaz seni okuması çok zevkli:)
Sevgilerimle,

zillosh dedi ki...

Denizcimmm,

Aaa Koton'un iğnelerini bilmiyorum ben, en kısa zamanda -hatta yarın- gidip kurcalayacağım. Çok teşekkür ederim bu tüyo için.

Sebuşcum,

Yaa yerim, hep hep hep geziyorum; ama çok gezersem yazamıyorum. :)

Pinterest'im

Instagram'ım