26 Mart 2014

Bakım zamanı: Yumurtalı ballı saç maskesi ve ucuz kozmetik adresi

"Şu yeryüzünde yetenekten daha seksi bir şey olmadığına inanıyorum. Elleriyle, ruhuyla bir şey yapan, yazan, çalan, üreten, pişiren insanların içine tanrı kaçtığını düşünüyorum."

Yukarıdaki cümle, Ayşe Arman'In Hande Özcan ile söyleşisinden, 2011 yılından... Üstünden yıllar geçti, bu cümle aklımdan bir türlü çıkmadı. Bazı insanlara sebebini çözemediğim şekilde, hayran oluşumun tercümesi gibiydi. 

Bir şeyler üretmek için öncelikle zaman gerekiyor, kabul ediyorum. Bir kere ne üreteceğine karar vermesi gerekiyor insanın, sonra da üretmek için zaman harcaması ve üretimi kimseciklerin ilgisini çekmese dahi vazgeçmemesi gerekiyor. Hobi olarak yapılsa bile, ciddi bir zaman alıyor yani. 

Benim yapabileceğim tek üretim, yazmaktı. Hace Yeni'nin bir yazısında yer alan bir paragraf da bu blogu yazmaya başlarken ilhamım olmuştu:  

"Gelecekseniz bir farklılık yaratmaya gelin. Bir şeyleri değiştirmeye. Eğlendirmeye. Göstermeye. Yazmaya. Çizmeye. Yazacağınız yazılar akılları bulandırsın, bazen utandırsın, bazen güldürsün, bazen ağlatsın. Göstersin. Bilgi versin. Göz okşasın. Sıkıntıdan öldürmesin."

Bazen güzel yazılar yazdım, bazen sadece gittiğimi, gezdiğimi paylaştım, bazen iç dökme duvarı yaptım burayı. Oturup kurgu yapmak, edebiyat parçalamak gibi hırslarım olmadığından, niyetim sadece kayıt altına almak ve paylaşmak olduğundan, çıkan sonuç beni hep çok mutlu etti; bu yüzden başka şeylere ayıracağım zamanları blog yazmaya ayırdığım için bir an bile pişman olmadım. 



Gelgelelim spora başlayınca daha net olarak fark etmeye başladım ki, ben kendime hiç zaman ayırmıyorum. Çalışıyorum, gezip tozuyorum, seyahatlere çıkıyorum, arkadaşlarımla, sevgilimle ve ailemle bol bol vakit geçiriyorum, okuyorum, izliyorum, yazıyorum; ama bütün bunları yapınca şöyle kuaförlerde güzellik salonlarında bakımsal aktivitelere girmeye ne vakit ne de nakit kalıyor. 

O yüzden kendi kendime bir şeyleri araştırıp, öğrenip uygulamaya ve olumlu sonuç aldıklarımı paylaşmaya karar verdim.



Bu aralar denediklerimden en favorim çok pratik ev yapımı saç maskesi. Saçınız ince telli ve kuru ise, bu tarifi mutlaka deneyin.

İki tane yumurtanın sadece beyazını alıyorsunuz (saçınız kısaysa tek yumurta da kullanabilirsiniz), güzelce çırpıyorsunuz, içine biraz bal, biraz da zeytinyağı ekleyip, hepsini güzelce karıştırdıktan sonra saçınıza sürüyor ve yarım saat kadar bekletiyorsunuz. Kıyafetlerinize bulaşmaması için saç bonesi kullanmanızı tavsiye ederim. Kalıp gibi oluyor saçınız, endişelenmeyin, su değdiği anda çözünüp akıyor bütün karışım. Geriye saçınıza sinen bir koku da kalmıyor, rahat olun. 

Yumurta, protein bakımından zengin olduğu için, saçı güçlendiriyor, bal fruktoz ve glikoz ile saçı yumuşatıyor, zeytinyağı da biliyorsunuz pek çok saç bakım ürünün içeriğinde mevcut, saçı nemlendiriyor ve parlaklık veriyor.

Benim zaten ince telli olan saçlarım, sarı röflelerim sonucunda iyice ince telli ve kupkuru olmuştu. İstediğim kadar hazır saç maskesi kullanayım, fark edilir bir sonuç alamıyordum. Bu maske ile daha hacimli ve güçlü oluyor saçlarım. Tabii ki sürekli kafamda bir bone ile gezemeyeceğim için çok sık yapamıyorum; ama yalnız kaldıkça ve vaktim oldukça - mesela bu satırları yazarken- kafamda bu karışım ile takılıyorum. :)

"Ay uğraşamam ben böyle şeylerle, güzel bir makyaj yaptım mı fıstık gibi olurum, bana yeter." derseniz, istikametiniz Maslak'taki Sun Plaza'nın 1. katı olsun. Sun Plaza'da çalıştığım dönemlerde sıkı müdavimi olduğum, ELCA'ya uzun zamandır gitmemiştim, geçenlerde bir öğle molasında gidip bu uzun ayrılığı sona erdirdim.




ELCA'da MAC, Bobbi Brown, Estee Lauder, Clinique, Darphin, Jo Malone gibi pek çok markayı bulabilirsiniz. Burayı bir nevi fabrika satış mağazası gibi düşünün. Minicik bir dükkan, her zaman her şeyi bulamıyorsunuz, o hafta ürün olarak şansınıza ne gelmişse onların arasından seçim yapıyorsunuz. Parfümler, cilt kremleri, tonikler, ojeler, makyaj malzemeleri... 

Gerçekten de tamamını %50 gibi bir fiyata alabiliyorsunuz. Ben Clinique'ten bir göz kalemi ile pembe allık, MAC'ten de metalik bir oje edindim. Bu aralar bol bol allık gelmiş, allık ihtiyacınız varsa şiddetle tavsiye ediyorum. (Ya ben allık sürmeyi beceremiyorum ki, diyenleri ise alışverişten önce şuraya alalım.)

Bu kadar bakım alışveriş konulu yazıyı da, ne giydim ile kapatalım tamamen dişisel bir yazı olsun :)



Gri yünlü elbise Mango'dan, siyah kaşmir hırka Marks&Spencer'dan, siyah ayakkabılar bu kış haftada en az üç kere giyerek eskittiğim Roma ganimetim.


Mavi keten etek Mango'dan, en sevdiğim lacivert blazerim Fabrika'dan, babetler Gabor'dan, kolye Kadıköy'deki MayaMira'dan.


Gri kırçıllı bandaj etek H&M'den, önü örgü detaylı beyaz boğazlı penyeyi Taksim'deki pasajların birinden almıştım.


O gün "Yeşil ile siyah birlikte giyilir mi?"  diyaloğuna neden olan bu kombinasyonumdaki beli zımba detaylı arkası boydan boya fermuarlı bandaj etek Stradivarious'tan, gömlek H&M'den.


İçime giydiğim siyah elbise Guess'ten, arka kesimini çok sevdiğim gri tunik kazak İpekyol'dan, hafifliği ile vazgeçilmezim olan kolej tipi siyah ayakkabılar Toskanolu LucaGrossi'den.




Cumartesi akşam evden çıkıp pazar akşam döndüğüm için iki gün de aynı kıyafetle gezmiş oldum. Siyah bandaj etek H&M'den, t-shirt Brian Lictenberg'in Hermes'i dalgaya alan tasarımı, siyah hırka Mars&Spencer'dan. 

Bakım ve alışveriş sırlarınızı, geçen haftaki kıyafetlerimden "en çok bunu sevdim", "bu olmamış" yorumlarınızı bekliyorum, inanılmaz yönlendirici oluyor dışarıdan bir göz.

Bakımlı kalın!

7 yorum:

bahar dedi ki...

Bence siyah ve yeşil gayet güzel olmuş, maskeyi deneyip sonuçlarını yazarım.

sebuş dedi ki...

bu maskenin içerisine ilave olarak 1 adet bepante ampül kırabilirsin, saç için oda çok faydalı, birde zeytinyağı yerine yılanyağı koyabilirsin.. uzun zamandır saç bakımı yapmıyordum bak gaza geldim şimdi:)
haftalık kıyafet rutieli ise çok başarılı idi, sana en çok yakıştırdığım bandaj eteklerle yapılan kombinler şahane,, favorimse cuma kombini:) öperim,

S dedi ki...

bondaj etekler sana çok yakışıyor. ancak ben salı günkü eteği sana hiç yakıştırmadım. boyunu olduğundan daha kısa ve seni birazcık daha kilolu göstermiş. pazartesi, perşembe ve cumartesi sırasıyla 3 favorim oldu :)

pazariseverim dedi ki...

vallahi bu maskeyi yapcam. patlarsa o zaman sen görürsün olumsuz yorumu :P
hergünün ayrı güzel.
sevgıler :)

zillosh dedi ki...

Sevgili Bahar,
Merakla bekliyorum :)

Sebuşcum,
Ovvv, bu işin piri senmişsin de haberimiz yokmuş! yılanyağını ilk defa duydum hatta ben, hemen araştıracağım.

Missipisim,
Sonradan fotolara bakınca aynı şeyi düşünmüştüm ben de. Renk analizime göre, mavi skalası benim giymemem gereken renklermiş, belki de o yüzdendir :)

Pazariseverim,
Yaa, çok teşekkür ederim. Hahahah patlamaz patlamaz :) en kötü senaryoda bir boka yaramadı diye çatarsın bana :)

Unknown dedi ki...

Pazartesi günkü kombini beğendim .Yalnız ne çok siyah gitmiştim,Renk ile ilgili aldığın seminerde öğrendiklerini daha çok hayata gecirmeni bekliyorum,sevgiler

zillosh dedi ki...

Züleyhacım,

Çok haklısın, ama hem renk eğitimini uygulamam için ciddi bir alışveriş faslı gerekiyor, hem de iş sebebiyle siyahlar daha çok makbul oluyor. Zaman içinde bunu oturtacağımı umuyorum :)

Dip Not: "Yorgun günlerde beyaz yerine siyah giymek daha dinç gösterirmiş" diye renk eğitimimden bir tüyo bahane de paylaşayım...

Sevgiler

Pinterest'im

Instagram'ım