14 Nisan 2014

Biz seviştik Süveyş kanalı kapanmıştı / Ellerimizin balıkları bütün kanallarda*

Hadi gelin kabul edelim, topukluları ayağımıza çekip bir de beyaz gömlek giydik mi, mevzu işse çok mantıklı çok gerçekçiyiz. Ama konu erkekler oldu mu, ne iş yaparsak yapalım, ne giyersek giyelim masalların etkisi altındaki beş yaşında kız çocuklarına dönüşüyoruz. 

İstiyoruz ki bir adam bizi öyle sevsin ki, gözü bizden başka kimseyi görmesin, bize yeryüzündeki tek kadınmışız gibi davransın, her an iltifatlara boğsun, her an aşkını ilan etsin, sevgi gösterileri yapsın, bizim ayaklarımızı yerden kessin... Bir de bu adam bizim sevdiğimiz adam olsun, başkası olursa tepkimiz malum: "Ayy yapıştı bu da!" 


Her ilişki de üç aşağı beş yukarı böyle başlıyor; beş dakika ayrı kalsak adam özledim mesajları atıyor, planlar alaka filan on numara beş yıldız... Sonra bu durum gittikçe azalıyor. İlgi azaldıkça biz cadalozlaşıyoruz, biz cadolozlaştıkça adam gülücüklü birine meylediyor. Dadadam bu ilişki de patladı.

"Ben ilişki konusunda yeteneksizim." veya "Bu adam doğru adam değilmiş." bahanesine de sığınamıyoruz, çünkü sadece biz bu durumda değiliz; etrafımızdaki muhteşem çiftler de patır patır ayrılıyor, masal misali evlilikler az zaman sonra çatırdamaya başlıyor, "Ayy bunlar da çok tatlı çift maşallah" dedikleriniz üç kadeh içkiyi devirdi mi başlıyor anlatmaya aslında dış görünüşün reklamlardan ibaret olup içeride ne fırtınalar koptuğunu... Herkes mi yeteneksiz, herkes mi yanlış?!

Yine de azimliyiz, kaç masalın kabusa dönüşünü deneyimlemiş olursak olalım, hala bir beyaz atlı prens bekliyoruz, iyi günde kötü günde her anımızda yanımızda olacak, bizi sonsuza dek sevecek falan filan.


Gelin bütün o diğer konularda sahip olduğumuz realist yanımızı biraz da bu konuda kullanalım. Biz ilişkinim devamında ilk flörtleşme evresinde olduğu gibi full paket bakım mı gidiyoruz adamın yanına? Kötü bir gün geçirdiğimizde tahammül edilmez bir kadına dönüşmüyor muyuz? Biz ilişki rayına oturduktan sonra cilvemizi kaybetmiyor muyuz? İlişkiye karşı olan şevkimizi engelleyen dış faktörlerimiz yok mu?


O zaman kabul etmek zorundayız ki, güzel bir ilişki yaşamak istiyorsak, gerçekten çaba harcamamız lazım. Öyle koyvereyim gitsin, ama ilişkim de muhteşem kalsın diye bir dünya yok. Yalnızca ilk flörtleşme evrelerinde belki...Uğraşmadan ne oluyor ki, ilişki olsun! Adını "ilişki" koymak, yüzüğü takmak yetmiyor, çaba harcamak, düşünmek, bir şeyler yapmak lazım.

Ben güzel bir şey yaşıyorum neredeyse bir buçuk yıldır. İnsan bir ilişki içindeyken, ilişki yazıları yazamıyor. Dışında olduğunda daha çok kafa patlatıyor, daha çok düşünüyor, içindeyken düşünmez, sorgulamaz oluyor galiba.

Mr. Feelgood ile ilişki yaşamayı öğrendim, daha doğrusu birlikte öğreniyoruz. Birbirimizi kıra döke, sonra sarıp sarmalayıp, tamir ede ede... İlişki, öğrenilen bir şeymiş gerçekten. Ve bana bile garip gelse de, ben onu bugün geçtiğimiz zamanlardan daha çok seviyorum. Hatta birlikte geçen her günde biraz daha çok seviyorum.

Bir hafta farklı şehirlerde olduğumuz için ayrı kaldıktan sonra, onunla kavuşunca ne kadar mutlu olduğumu fark ettim. O da bir haftada birbirimizi nasıl bu kadar özlediğimize hayretler içindeydi. Düşündüm taşındım, nasıl şimdiye kadarki ilişkilerimde zaman geçtikçe ilgimi kaybederken, bu ilişkimde tam tersi olabiliyor diye. Sanırım bunun cevabı bizim birbirimizi ve "biz"i tüketmek yerine, birlikte üretmeyi ve keşfetmeyi başarabiliyor olmamız. Birlikte hukuk çalışıyoruz, politika okullarına katılıyoruz, seyahat planları yapıyoruz, planlarımız için para biriktiriyoruz, okuyup beğendiğimiz kitapları, dinlediğimiz müzikleri paylaşıyoruz ve bütün bunları yaparken yapışık ikiz olmak yerine birbirimize serbest ve özgür zaman bırakmaya çalışıyoruz. 


Da Vinci'nin şifresini çözmedim, bu olağanüstü bilgileri paylaşacağım bir yazı da değil. Yalnızca bir şeyler ters gidiyorsa, zaten bildiğiniz, ama uygulamayı unuttuklarınızı hatırlayın derim:

Çok klişe biliyorum; ama açık olun. Yaptığı bir şeyler size batıyorsa, tahammül edip, yokmuş gibi yapıp kendinizi hırpalamayın. Karakterini değiştirmekten bahsetmiyorum burada, ama bir davranışı size afakanlar bastırıyorsa, bunu içinize ata ata ilişkinizi yiyip bitirecek bir kurda dönüştürmeyin. Söyleyin, yine de olmuyorsa olana kadar sinirinizi öfkenizi kırgınlığınızı dışa vurun. Hiç değilse, en sonunda kıyameti koparmanızdan çekindiği için farklı davranmaya başlayacaktır.

Mesela ben işten çıkmış, yorulmuş, hayatımın hukuk sayfasını kapatmışken, aynı işi yapmanın yan etkisi olarak, beni tam keyif çatacakken hukuki bir konu ile ilgili aradığında içim sıkılmaya başlıyordu. Bir süre sonra aradığında eskisi kadar şevkle telefonu açmaz olduğumu fark edince, ona söyledim. Tabii ki hemen tamam demedi, çünkü ona göre ilişkide insanlar her şeyi paylaşmalıydı, ne demekti hukuk konuşmayı yasaklamak?! Sonunda kavga ede ede orta yolu bulduk ve beni aradığında mutlu olmaya devam ediyorum, güzel şeyler konuşuyoruz.

Birlikte uzun vadeli planlar yapın. İki yıldır Mr. Feelgood'a yılbaşında aylar sonrası için bir hediye alıyorum. Geçen sene Field Day bileti almıştım, bu sene Berlin bileti. Aylarca planlanacak, heyecanlanacak, uğraşacak ortak bir şeyimiz olması, sonra gidip o hayali gerçekleştirmek çok keyifli oluyor.



Ortak zevkleriniz olsun. Mesela Mr. Feelgood ile olduğumdan beri harika filmler izliyor, muhteşem müzikler keşfediyorum. O bana harika filmler bulup getiriyor, ben sürekli tiyatro biletleri ile karşısında bitiyorum, sürekli birbirimize dinleyip bayıldığımız şarkıları yolluyoruz... Paylaşmak ve keşfetmek harika bir şey.

Birlikte spor yapın. Birlikte fiziksel bir aktivite içinde olmak, iki tarafın da vücudundaki olumlu değişiklikleri izlemek, toksinlerden arınmak gerçekten iki tarafa da iyi geliyor.

Kavga etmeyi öğrenin. Bir filmde bir sahne vardı, bir çift deli gibi kavga ederken, bir adam onları gösterip "Böyle kavga edebiliyor olsaydık umudum olurdu, boşanmazdık" diyordu. Gerçekten eğer ki kavga edebiliyorsanız, sinirlenip, üzülüyorsanız birbirinize karşı bir şeyler hissediyorsunuz demektir. Önemli olan kavga etmemek değil, kavga ettikten sonra birbirinizin gönlünü alabilmek. Ayrıca içinizi boşaltıyor, pamuk gibi oluyorsunuz.

Her şeyi de birlikte yapmayın. İki insan her şeyi birlikte yaptığında, konuşacak ve paylaşacak konular azalıyor. İki taraf da istediği zaman istediği arkadaşıyla istediği şeyi yapsın. Her şeyi birlikte yapmaya başlarsanız politika ve iş dışında ne kalıyor konuşacak? Sınırlamak, kısıtlamak, her şeyi birlikte yapmak hiçbir şeyi daha güzel yapmıyor. Biraz da özleyin birbirinizi, ayrı zaman geçirin koşa koşa birbirinize dönüp neler yaptığınızı, komik hikayeleri anlatın.

Yapmadığınız hiç bir şey için özür dilemeyin, yapmak istemediğiniz şeyleri zoraki yapmayın. Sırf karşınızdaki insan bir şeyi yanlış buluyor diye, kendinizi suçlu hissetmek zorunda değilsiniz. Açıkladığında hak veriyorsanız ne ala, ama size mantıksız geliyorsa sırf konu kapansın diye özür dilemeyin. Sürekli özür dilemek itici olduğu gibi, ayrıca karşınızdaki insanda da onu anladığınız ilüzyonunu oluşturup, daha büyük olayları tetiklemiş oluyorsunuz.

Canınız bir plana katılmak istemiyorsa, gidip suratsız ve mutsuz olacağınıza veya eğleniyormuş gibi yapıp gerileceğinize gitmeyin. Karşındakini mutlu etmek için yapılan aktivitelerden kimseye bir yarar gelmiyor.

Kendinize bakmaktan vazgeçmeyin. Elbette ki çalışıyoruz, elbette ki zamanımız çok az, kimse sizden top model dikkatinde bir hayat yaşamanızı beklemiyor. Ama salmayın da. Sevgilinizle buluşacaksınız, karşıdan muhteşem giyinmiş havalı bir adam gelip merhaba öpücüğünü verdiğimde hoşunuza gitmiyor mu? İlla ki onun da gider. Görmüyorsa, belki de o öküz değildir, siz yeteri havalı olmayı başaramamışsınızdır. Hamama gidip pamuk gibi bir cilde kavuşunca, saça ucundan iki parmak yerine havalı bir kesim yapınca, push up sütyen giyince pek ala fark ediliyor.

Herşeyi yaptınız ama hala olmuyorsa zorlamayın.  "Benim gibisini bulamazsın, çok pişman olacaksın!" diyen adamları da, "Senin beklentilerin yüksek, cillop gibi bir ilişki yaşıyorsun." diyen arkadaşlarınızı da ciddiye almayın. İlişkiyi yaşayan sizsiniz, dışarıdan ne kadar harika bir çift göründüğünüz değil, ilişkide kendinizi ne kadar iyi hissettiğiniz önemli olan. 


Bir sevgiliyi bulsam yaparım da sevgili nerede diyenler, aramayı bıraktığınızda yalnızlığı sevmeye başladığınzda daan diye kafanıza düşecek, unutmayın. Hep böyle olmuştur.

Bu günlük Güzin Ablalık bu kadar yeter. Güneşli günler var önümüzde,
Aşkla kalın!

Dip Not: Başlık, Cemal Süreya'dandır. 

2 yorum:

Gökkuşağı Dosyası dedi ki...

Şu yan sütundaki anketi neden hala cevaplayamadığımın kanıtıdır bu yazı. Çünkü karar veremiyorum! :) Seyahat diyeceğim ama oradan İstanbul göz kırpıyoyor.. Onu işaretlemek istesem, "Kitap yazıları da güzel.." diyorum. Aha şimdi de böyle keyifli bir ilişki yazısı geldi.
"Hepsi" seçeneği neden yok? :( :)

Handan dedi ki...

bana kalırsa sezen henüz hayatının aşkını yaşamadı! yani böyle kafasına taş düşmüş gibi, yer altında çekiliyor gibi, gülümser gibi, kahkaha atar gibi ne olursa olsun der gibi değil diyerek atılmadı bir aşkın deli kollarına ve yollarına. o zaman belki bu ilişki şöyle olsun böyle olsun yazılarının pek bir kıymeti olmadığını görecek;) aşk gelmez öyle taktiklere savaşlara bakımlara en kötü hali falan demezsin adamın/kadının! kollarına atarsın kendini

Pinterest'im

Instagram'ım