03 Ağustos 2014

Polonya'nın tarihi başkenti, Chopin'in adına beste yaptığı şehir: Krakow

Gdansk'tan Krakow'a Rynair ile gerçekten oldukça ucuza uçup, belediye otobüsü ile tıngır mıngır şehir merkezine ulaşıp, her zamanki gibi ilk iş olarak, airbnb'den ayarladığımız evimize yerleşiyoruz. Seyahat eder halde bir haftayı devirdiğimizden, gezmek konusunda enerjimiz ile keşfetmek konusunda şevkimiz, seyahate başladığımız zamana kıyasla oldukça az.

Daha önce buraya gelmiş olan arkadaşımın tavsiyeler listesini açıyorum, yeme ve içme konusunda pek çok yer önerisi var ve öneriler "Bütün bunlara vaktin olmasa bile Krakow'a geldiysen Auschwitz'e gideceksin." diye bitiyor. Zaten benim festivalden sonra Krakow'a gelmek için tutturma sebebim de Naziler tarafından 2. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama kampı olan Auschwitz'i görmek.

Şehri gezmek gibi bir niyetim yok, yeteri kadar Polonya şehri gördüğümü düşünüyorum; ama ışık o kadar güzel ki biraz fotoğraf çekmek için evden çıkıyorum.

Şehirde yürüdükçe, enerjim ve şevkim yerine geliyor. Çünkü Krakow'un Old Town bölgesi, masal gibi. Sokakta klasik müzik çalanlar olduğu için fonda sürekli harika bir müzik var, binaların hepsi birbirinden eski, süslü at arabaları etrafta geziniyor ve Old Town'un etrafı halka şeklinde bir park ile çevrili. Bayılıyorum.

Başından başına Polonya'yı katetmiş olarak, ülkenin en güzel şehrinin Krakow olduğuna karar veriyorum.













Krakow için verebileceğim tavsiye şudur: Ayağınıza en rahat ayakkabılarınızı geçirin ve saatlerce Old Town'da yürüyün. Zaten burada yürürken, şehirde görülmesi gereken pek çok şeyi de görmüş olacaksınız: Church of teh Virgin Mary, St. Florians Gate, gözetleme kulesi olan The Barbican, 19. yüzyıl sonunda inşaa edilen The Slowacki Theatre...

Yorulduğunuzda da Market Square'de oturun ve bir şişe şarap söyleyin. Zaten zloty bizim para birimimizden daha değersiz olduğu için alkol burada çok ucuz. Meydanın da gündüzü, gecesi birbirinden ayrı romantik.




Biz 1910'dan kalma bir yerden yana tercihimizi yapıyoruz. Şaraptan kafamız güzelleşirken, gelin ve damatların poz vermelerini izlemesi komik ve keyifli oluyor.







Yeme içme konusuna gelince, pek çok ülkenin mutfağından seçenekler mevcut burada. Krakow'a özgü yiyeceklerden,  açık sandiviç zapiekanki ile pretzel atıştırmalık olarak iyi gidiyor. Onun dışında ne olduğu meçhul çok şey yedim birama eşlikçi olarak.



Old Town'u çevreleyen parkın içinde de oldukça şık cafe'ler var, yeşilliğin ortasındaki Cafe Zakopianka'yı tavsiye edebilirim, alkollü kahveleri leziz.


Krakow'un sokaklarında dolanmak insana iyi geliyor, alkol İstanbul'a kıyasla oldukça ucuz, bir de Old Town'daki Rossman'ı pas geçmeyin, 150 TL harcayarak iki aylık kozmetiğinizi stoklayabilirsiniz.

Yazısı az, görseli çok bir yazı oldu farkındayım; ama şehri gezme sebebim gerçekten fotoğraf çekmekti ve Krakow izlemeye doyulamayacak kadar güzel bir şehir. Ucuz uçak bileti yakalarsanız, Old Town'da iki gün avare avare dolaşmak dahi, ruhunuzu ve gözünüzü şenlendirecektir.

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım