11 Ocak 2015

Foodie İstanbul, Cihangir Caddesi, Manuel Deli & Caffee, Souq Karaköy

Bundan yaklaşık üç yıl kadar önce... Henüz stajyer avukatım, öğrencilik rehavetinden yeni çıkmışım, bütün gün çalışma fikri bile ağır geliyor. İstanbul'daki hızlı dönemlerimdeki arkadaşlarıma sık sık "Yarın sabah erken kalkmam lazım."  cümlesini kurarak oyun bozanlık yapmak zorunda kalıyorum. İlk işim değil, daha önce pek çok iş yerinde çalışmışım; ama orada hem önceki işlerimden daha az para kazanıyorum, hem çok daha fazla baskı altındayım, hem de hayatımın kalanında avukatlık yapmayı planladığım için işi öğrenmek zorundayım. Bir de ofis ortamının Brezilya dizisini aratmayacak gibi olabileceği ile yüzleşiyorum. Yüzüne gülen, arkandan kuyu kazabiliyor; yüzüne bile bakmayan işi düştüğünce "canımlar" ve gülücükler ile yanına geliyor... Hayatımda bilmediğim yepyeni bir sayfa.

İşte o günlerde, pat diye Ankara'dan İstanbul'a taşınarak, benim odamdaki boş masaya geldi o. Nadir bulunan bir ismi vardı, o yüzden adını bile öğrenmekte zorlandığım ilk bir kaç günden sonra, birlikte yogaya başlamaya karar verdik. Oldukça çekici bir yoga eğitmeninin gazıyla her gün iş çıkışında soluğu Cihangir Yoga'da aldık. Ofisteki iki stajyer olmamız, ofis çıkışındaki yoga maceralarımız, birbirine kanka iki adamla ilişkilerimiz derken, birbirimizin "yogitası" oluverdik.

Ofislerimiz değişti, evlerimiz değişti, yoga merakımız bitti,  hayatımızdaki her şey değişti; ama sürekli whatsup üzerinden yazışıp durmamız ve haftada en az bir gün yaptığımız "keşif günleri" baki kaldı. 

Pek çok konuda, alışkanlıklarımız, bakışımız, yaklaşımımız birbirimizden çok farklıydı. Yine de keşfetmeye ve seyahate olan düşkünlüğümüz bizi birleştiriyor ve oldukça fazla zaman geçiriyorduk. 
Bu yüzden birbirimizi hem çok sevdik, hem de farklı yaklaşımlarımızla sık sık kızdırdık. Hep dalga geçiyorduk, "İkimizi birleştirip ikiye bölsek, harika kadına ulaşacağız." 

İkimizi birleştirmek mümkün olmadı; ama bir projede birleştik: Foodie İstanbul

Zaten her hafta buluşup, daha önce gitmediğimiz bir yerlerde yemek yiyor, kendi kendimize değerlendirmeler yapıyorduk. Bunu daha sistematik bir hale getirelim, sırayla bütün İstanbul sokaklarını gezelim, her ama her mekanı test edelim dedik.

Ve ikimizin de İstanbul'a başlangıç semti olan Cihangir'deki Cihangir Caddesi'nden başladık. İkinci istikametimiz olan Kuzguncuk keşiflerimiz de devam ediyor. Web sitesini, henüz aklımızdaki ideale ulaştıramamış olsak da, projenin hayata geçmiş olması bile oldukça mutluluk verici bizim açımızdan. Web sitesini şuradan, facebook sayfasını şuradan inceleyebilirsiniz; her türlü görüş ve yorumunuzu iletmenizden de çok mutlu oluruz. : ) 


Foodie İstanbul için yazdığımız yazıları aynen buraya alıp, tekrara düşmek gibi bir niyetim yok. Ama gezerken Foodie İstanbul'un konseptine uymayan bir sürü keşif de yapıyoruz, başka güzel şeyler de yakalıyoruz. Bu nedenle, her semt keşiflerimiz bittikten sonra burada bir çeşit perde arkası paylaşımı yapmayı planlıyorum. Örneğin, Cihangir hattında gezinirken, yemek dışında çektiğim bazı kareler:









Son zamanlarda bir takım yemek davetlerine gitmemden ve bu mekanları yazmamdan rahatsız olduğunuzun farkındayım. Bu nedenle de kendimi bir açıklama yapmak zorunda hissettim.

Kararlarım arasında 2015 yılında evde daha çok yemek pişirmek olsa da, hala çoğu gün üç öğün yemeğimi dışarıda yiyorum. Bunun olağan bir sonucu olarak da zaman ve paramın büyük bir kısmını restoranlarda harcıyorum. Bu blogta hoşuma giden her şeyi paylaştığım için, gidip yemek yediğim yerlerden de bahsediyorum. Bunu yıllardır yapıyordum zaten. Ama şimdi daha çok yemek fotoğrafı paylaşıyorum; çünkü yemek fotoğrafı çekmek için uğraşmak da, iyi bir görsel çıkarma çabası da benim için bir çeşit yeni uğraşı oldu. Yazdığım yazılarda bahsettiğim mekanlardan bazılarına evet davetle gidiyorum ve herhangi bir ücret ödemiyorum. Ama bu etkinliklerin hiçbirine "olumlu bir şey yazma şartıyla" gitmediğimi bilmenizi isterim. Gerçekten Muhaboom8'in samimiyetini, sırf bir kaç ücretsiz etkinliğe katılmak için bozmayacağımı bilecek kadar da beni tanıdığınızı umuyorum. Yalnızca beğendiklerimi ve genel izlenimlerimi sizinle paylaşıyorum.

Ayrıca, bu davetlere bayıldığımı da söylemeliyim, çünkü bu vesileyle daha önce gitmediğim bazı restoranlara gittim, harika insanlarla tanıştım, yemek kültürüne dair onlardan çok şey öğrendim, oldukça keyifli akşamlar geçirdim.

Ancak buna gösterilen tepki o kadar koşullanmış olmaya başladı ki, gerçekten hesabımı ödediğim yerlerden dahi bahsettiğimde aynı tepkiyi almaya başladım. Bu nedenle bu açıklamayı yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Bahsettiğim bazı yerlerde hesap ödemiyorum, ama katıldığım bazı etkinliklerde de o menü için önceden kararlaştırılan fiks ücreti ödüyorum. Her ikisinde de aynı yaklaşımla yazıyorum. Yediklerimi ve beğendiklerimi paylaşıyorum. O yüzden rica ediyorum, böyle önden koşullanmış tepkilerle gelmeyin, her seferinde "Bir mekandan bahsetsem, acaba reklam olduğunu mu düşünecekler?" diye gerilmek istemiyorum :)

Foodie İstanbul yazıları için Cihangir Caddesi'ni gezerken benim subjektif üç favorimi de sizinle paylaşmak istiyorum.


Bunlardan ilki Manuel Deli & Caffee. Bu mekanın dekorasyonu gerçekten harika, daha sokaktan geçerken insanı içeri davet ediyor. Kahvesi lezzetli, ayrıca kahvenin yanı sıra karnınız açsa ekşi maya tava pizzası ile peynir ve et çeşitleri de mevcut.

Henüz yolunuzu düşürmediyseniz, bir kahve içerek, derginizi okumanız için güzel ve samimi bir ortam sunuyor.



Cihangir Caddesi'nin başındaki Doret Pattiserie &Cafe'deki tulum peynirli ve patlıcanlı gözleme, son zamanlardaki en favorim olan kahvaltı oldu. Bunu da şiddetle tavsiye ederim.


Şarküteri ve sandiviç sevenlerin aklında bulunması gereken yer ise Myka Şarküteri. Burada hem yöresel hem de ithal lezzetleri bulabilirsiniz. Ben ekşi maya ekmek, çeşnili kaşar ve hindi füme ile evde bir akşam, güzel bir kadeh şarap ile şahane keyif çattım.



Cihangir keşiflerimizden birini de Souq Karaköy'de kapattık.


Souq Karaköy, semtin tasarım pazarı. Ayda bir kere kuruluyor. Souq, Beyrut'ta öğrendiğim üzere Arapça'da "pazar" demek zaten. İçeride çok tatlı tasarım ürünler ile minik hediyelikler satılıyor, dışarıda da güzel bir kalabalık sokağı şenlendiriyor. Şuradan etkinlikleri takip edebilirsiniz.









Lezzetle ve keşifle kalın!



2 yorum:

Blue Things dedi ki...

Kesinlikle uygunsuz ve iğneleyici yorum yapılmasından ben de hoşlanmıyorum ve yaptığım yorumlarda da buna dikkat ediyorum.Eleştirirken de fazla ileri gitmemek gerek canım. :/ Ve dediğin gibi Sezen abla,lezzetle ve keşifle kalacağız. :)

Profösör dedi ki...

Yemeklerin damakta bıraktığı tad ve ağızda bıraktığı lezzeti kadar, ortam da insanın ruhunu okşamalı. tabiri caisse insan kendini kimliğine ve kişiliğine yakışır yerde bulmalı.

Pinterest'im

Instagram'ım