19 Nisan 2015

Do Not Forget 1993: Mostar

Saraybosna'dayken son günümüzü nasıl değerlendireceğimize ilişkin konuşmaları yaparken, neredeyse Mostar'a gitmekten vazgeçiyorduk.

Çünkü herkes Mostar'dan, -çok büyük haksızlık ederek- "bir köprü"den ibaretmiş gibi bahsediyordu ve Saraybosna ile Mostar arası otobüs ile 3 saat sürüyordu. Gidiş dönüş altı saat yol, bir köprü görmek için değer miydi?

"Mostar'ı başka zaman görmeye fırsatımız olmayabilir." gerçeği ile anneannemin soyunun Mostarlı olması dolayısıyla bir gönül borcu sonucunda, "Hadi, kaç saat olursa olsun, gidiyoruz." dedik.

İyi ki de gitmişiz, çünkü biz Mostar'ı gerçekten çok sevdik. Saraybosna'dan bile çok. Ayrılırken, babam Mostar'dan bir ev almayı ciddi ciddi düşünüyordu, annem orada beğendiğimiz restoranın bahçesinde benim veya kardeşimin düğününün olmasının hayallerini kuruyordu.


Saraybosna'dan Mostar'a nasıl gidilir?  Taksi, Türkiye'den Saraybosna bileti kadar bir paraya çıktığı için onu en başından elemiştik. Araba konforlu geliyordu; ama tabelalara güvenemediğimiz için ondan da vazgeçtik. Yine de, Bosna Hersek'e ilişkin kuzu çevirme yeme hayalleriniz varsa, mutlaka Sarabosna'dan Mostar'a araba ile gidin. Çünkü bu tip restoranlardan bu yolun üstünde bol bol var. Tren yolculuğu biraz daha uzun sürüyor; ama şahane bir manzaranın içinden geçiyorsunuz. Ev sahibimin yönlendirmesi ile biz tercihimizi otobüsten yana yaptık. Kişi başı 20KM tutuyor ve yaklaşık 3 saat sonra Mostar'da oluyorsunuz.

Yolun bazı kısımları küçük yerleşim yerlerinin içinden geçiyor ve oldukça vasat bir haldeler; ama genel olarak su kıyısında, bol yeşillik ve bol dağ manzarası ile keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz.


İndiğiniz otobüs garının hemen yanında oldukça enteresan mimariye sahip bir bina var. Bu binayı takip ederek dümdüz gittiğiniz zaman Mostar Köprüsü'ne çıkıyorsunuz. Bu binaya da alıcı gözüyle bakmayı ihmal etmeyin, çünkü savaş döneminde ciddi hasar gören binalardan biri.


Bu yolda yürürken, Mostar'a geldiğiniz için biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Hiç yenilenmemiş, vasat bir kasaba izlenimi veriyor. Sabredip savaş izlerini ve "Don't Forget" yazılarını takip ederek yürümeye devam edin.




Bu sırada yürüdüğünüz caddeyi kesen ara sokaklara da girebilirsiniz. Güzel bir nehir manzarası ve İbrahim Efendi Camii gibi pek çok tarihi yer var. Bu camiide de kullanılan taş gibi görünen kiremiti biz daha önce hiçbir yerde görmemiştik.





Rengarenk şallar, seramikler satan dükkanların yanyana dizildiği yere geldiğinizde artık eski kenttesiniz ve o yol sizi doğrudan Mostar Köprüsü'ne çıkarıyor.





Mostar Köprüsü, Neretva Nehri üzerine yapılan köprüler sürekli olarak yıkıldığından, Osmanlı'dan istenen yardım sonucunda Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında yapılıyor. O dönem için inanılmaz bir köprü, A. Pouller bir eserinde bu köprüden "İnşası mukayese kabul etmez bir cüreti ifade etmektedir. Venedik'te bir mimari harikası kabul edilen Rialto'dan bile daha geniştir." diye bahseder.

Aynı zamanda bu köprü, farklı dinlere, ırklara, mezheplere mensup insanları bir arada yaşatma ideali ve başarısının da sembolü olarak kabul edilmektedir. 1992 yılında Sırp ateşi ile zarar görüyor ve 1993 yılında Hırvatların top ateşi ile sulara gömülüyor.

Yeniden inşası 1997 yılında başlıyor. Macar ordusundan dalgıçlar orijinal taşları nehirden çıkartıyor. Bozulan taşlar için, orijinal taşları üreten taş ocağı tekrardan açılıyor ve aynı ocaktan çıkan taşlar kullanılıyor. 2003 yılının Ağustos ayında köprü tamamlanıyor.

Giderken ayağınızda sakın ola ki tabanı kaygan bir ayakkabı olmasın, köprü üstünde yürümek çok kolay değil, hem eğimli hem de kaygan bir zemini var.




Yalnızca köprüyü ve köprünün üzerinden görünen manzarayı değil, aynı zamanda köprünün yanında dizilmiş binaları izlemek de oldukça keyifli.

Köprünün diğer ayağının ucunda bir fotoğraf müzesi var. Gezmenizi şiddetle tavsiye ederim. Savaş döneminde çekilmiş harika fotoğraflar sergileniyor ve yürürken önünden geçip gidebileceğiniz pek çok binanın savaş dönemindeki halini görmek, bambaşka ve daha dikkatli bakmayı sağlıyor. Benim burada en sevdiğim fotoğraf, savaş döneminde bile bigudilerini eksik etmeyen kadınlar oldu.


Köprüyü geçtikten sonra hemen sol tarafta çok güzel bahçeli bir restoran var. Çok turistik göründüğü için oturmayı ilk önce reddettiysem de, yediğimiz her şey gerçekten çok lezzetliydi. İçinde lokal lezzetlerin hepsinden olan tabaktan ve Mostar birasından sipariş ettik. Yaprak sarması, cevabi, dolmanın yanı sıra, çok lezzetli bir et ve benim en favorim olan falafele benzeyen 'bosnian cookie' geldi.





Bu kısımda alışveriş yapabileceğiniz pek çok butik, üzerinden harika su manzaraları izleyebileceğiniz pek çok küçük köprü var. Birkaç saat keyifle sokaklarında gezebilirsiniz.




Köprüden geçerken, sağ tarafta tam su kenarına kurulmuş iki restoranı göreceksiniz. Restoran Babilon'un manzarası özellikle harika. Dönmeden önce burada bir bira veya kahve içmek için mola vermeyi pas geçmeyin. Köprüyü geçtikten sonra, ilk sağdan girerseniz, boş gibi görünen bir meydana çıkacaksınız. Biraz daha düz gittiğinizde bu restoranın girişini görürsünüz.



Saraybosna'ya yolunuz düşerse, Mostar'ı sakın atlamayın.

Keyifle ve keşifle kalın!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım