02 Ağustos 2015

Prag 2: Muj Salek Kavy, Karluv Most, Prag Kalesi, Kampa Adası, Cafe Savoy ve yine Groove Bar

Prag'ta ikinci günümüz...

Işıl ışıl bir güneşin gözüme vurması ile erkenden uyanıyorum. Gelmeden önce aldığım iki kutu Alka Seltzer'i de valize atmayı unutmuşum, neyse ki akşamdan kalmalık seviyesi kıvamında, başım midem sağlam. Duşumu alıp, terasta bir kahve sigara keyfi yapmak için evin bütün dolaplarında kahve aramaya başlıyorum. Bulabildiğim tek kahvenin tadı çok kötü olduğu için  "Hadi çıkalım evden!" diye seyahat eşlikçimin başının etini yiyorum.

Karadeniz seyahatimde karar vermiştim oysa ki, bundan sonra valizime bir french press, biraz da filtre kahve atmaya... Yine kahvesizim!


İstikametimiz, Krizikova 105 numarada bulunan Muj Salek Kavy. Güneşin altında bir saate yakın yol yürüdükten sonra buraya ulaşıyoruz. Prag'ın cıvık cıvık turist kalabalığından uzaklaşıp, daha boş sokaklarda olmak iyi geliyor ve Muj Salek Kavy oldukça sempatik bir cafe.



Kafein depolayıp karnımızı doyurduktan sonra, tekrar turist kalabalığına karışmaya hazırız. Bir önceki gün Stare Mesto ile Josefov'u gezdiğimiz için, o gün niyetimiz köprüden karşı yakasını keşfetmek.

Yine de yolumuzun üstündeki Astronomik Saat Kulesi'nde durmadan geçmiyoruz. Bence şehirdeki en sıra dışı ve güzel şey bu Astronomik Saat Kulesi.



Efsaneye göre Karel Üniversitesi'nden usta Hanuş bu saat kulesini 1490 yılında inşaa etmiş. Saatin mükemmelliği karşısında büyülenenler, tekrar böyle bir eser yaratmaması için Hamuş'un gözlerine mil çektirmişler. Hamuş da ölmeden kısa bir süre önce saatin mekanizmasını durdurmuş. Ancak yüz yıllar sonra başka bir usta saati tamir ettimeyi başarmış ve şu anda bu saat çalışıyor.

Saat, üç kısımdan oluşuyor. Her saat başı bir havarinin çıktığı en üst kısım, saati gösteren ikinci kısım ve burçları gösteren kısım.


Turist kalabalığına ve sıcağa rağmen azimle Karluv Most Köprüsü'nün ayağına geldiğimizde, bir önceki gün keşfettiğimiz, tam köprünün ayağındaki o güzel terasın davetkarlığına karşı koyamıyoruz. Orası Prag ruhunu yaşamak için en güzel yerlerden biri. Nehrin kıyısında, Karluv Most Köprüsü'ne nefis bir bakış sağlıyor ve buz gibi Pilsener Urquell servis ediyor.



Büyük bir keyifle biraları devirdikten sonra, ayaklanıyoruz ve sonunda köprünün karşı tarafına geçiyoruz. İstikametimiz Prag Kalesi. Çek devletinin oluşum sembolü olan bu kale, farklı mimari üsluplarla inşaa edilmiş, saraylar, kiliseler, idari ve savunma yapılarından oluşuyor ve şu anda cumhurbaşkanlığı makamı.



Buradaki en görkemli yapı kesinlikle, yapımı 600 yıl süren ve gotik tarzın baş yapıtlarından kabul edilen Aziz Vitus Katedrali.






Kalenin bahçesinde keyif çatarak ve tepeden Prag'ı izleyerek saatler geçiriyoruz burada.

En sevdiğim Prag fotoğraflarım da, kalenin duvarlarından ayaklarımı aşağıya sarkıtarak oturduğum anda çekiliyor. Benimki çok tesadüfen oldu; ama buraya giderken yeşil tonlarında giyinmenizi tavsiye ederim :)



Kalenin bahçesini boylu boyunca yürüyerek, Mala Strana'ya iniyoruz. Kadife Devrim döneminde gençlerin buluşma noktası olan Kampa Adası'ndaki John Lenon duvar resminin önünden tesadüfen ne olduğunu bilmeden geçiyoruz, bu sefer de nehrin bu kıyısından şehri boylu boyunca yürüyoruz.





Doğu Avrupa ihtişamını taşıyan, Vitezna 5'teki, yine Ambiente Group'a ait Cafe Savoy'da bir mola veriyoruz. Yüksek tavanları, kocaman avizeleri, tiril tiril garsonları ve şarap someleri ile oldukça şık bir yer burası. Dışarıda fırtınalar koparken, şnitzellerimizi yiyoruz, şehirde son iki şişesi kalmış özel üretim, lezzetli bir şarap da ona eşlik ediyor.




Eve geri dönenen kadar yağmurdan sırılsıklam haldeyiz. Üstümüzü giyindikten sonra, Prag'ta son gecemiz için istikametimiz belli, bir önceki gece gibi gece klüplerine girip çıkarak risk almak istemiyoruz, Groove Bar'a gitmekte kararlıyız.

Groove'da kendimize güzel bir yer buluyoruz, ilk akşam üstü geldiğimizde tanıştığımız garsonu selamlıyoruz ve Greenteani'lerimizi söylüyoruz. İstanbul'da olmayan bir konsepti var Groove Bar'ın. DJ bangır bangır bir müzik çalıyor, ama içeride dans edilmiyor, içki içilip sohbet ediliyor. Kesinlikle turistik bir mekan değil ve müzikleri ile kokteylleri gerçekten harika. Prag'ta geri kalan bütün zamanlarımızı Groove Bar'da keyifle geçirebiliriz ve Prag'a gelen birine bir mekan tavsiye etmemiz gerekse kesinlikle burası olacağında hem fikiriz.

Greenteanileri ardı ardına deviriyoruz, süper tatlı garson ile sakalaşıp sohbet ediyoruz, şimdi hatırlamadığım bir sürü şeyden konuşuyoruz, başka şeyler de içiyoruz, sonra yine Greenteaniye dönüyoruz.

Sonra birisi yanımıza geliyor, Türkçe soruyor: "Ne içmemi tavsiye edersiniz?" "Greenteani" diyoruz tereddüt etmeden. İçkisini aldıktan sonra tekrar yanımıza geliyor. "Ne zamandır burada yaşıyorsunuz?" diye soruyor. O kadar orayı benimsemiş görünmemize gülüyoruz.

Prag'taki en mutlu ve en sarhoş saatlerimizi orada geçiriyoruz.



Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım