04 Aralık 2015

Weihnachtsmarkt'ların peşinde Berlin, Onur Air Kampanyası ve Hotel 4 Youth Konaklaması

Annem ile geçen sene Christmas yaklaşırken, kışları Almanya’da yaşayan Güneşköy’deki arka komşularımızı ziyarete gitmiş ve Vesfalya eyaletindeki Weihnachtsmarkt’ları gezerek harika birkaç gün geçirmiştik. 



Yine Weihnachtsmarkt’ların kurulma zamanı yaklaşırken, “Bu sene de acaba Viyana’ya mı gitsek?” diye konuşuyor, ikimize uygun tarihleri belirlemeye çalışıyorduk. Tam o günlerde efsane bir uçak bileti kampanyası olunca, Berlin’deki Weihnachtsmarkt’ların kurulma tarihlerini kontrol ederek annem ile bana birer bilet alıverdim.

Berlin’e ilk defa, Frankfurt – Oder’deki bir insan hakları hukuku yaz okuluna kayıt yaptırdığımda gitmiştim. Frankurt – Oder, adının aksine Frankfurt’a değil, Berlin’e yakın bir yerleşim yeri olduğu için ve -büyük bir yanılgıyla-  okunun çok sıkıcı olacağını düşündüğüm için, birkaç gün öncesinden Berlin’e uçmuş, tamamen tesadüfen elimde Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna'sı ile Berlin sokaklarını arşınlamıştım. O günlerde karar vermiştim, kendimi en çok aşıkken ve seyahatteyken sevdiğime. 

Hala devam edip etmediğini bilmiyorum; ama o yıllarda Almanya’daki tren yollarının harika bir uygulaması vardı. Haftasonları beş kişilik gruplar için her yere tren bileti kişi başı 5 euro’ya geliyordu. Bu nedenle İnsan Hakları Hukuku eğitim programı boyunca, hafta içleri Almanya – Polonya sınırında takılırken, her haftasonu oldukça keyifli grubumuz ile Berlin’e gidiyor, gündüzleri nehir gezisi gibi turistik aksiyonlara katılıyor, geceleri de Berghain gibi club’ları arşınlıyor ve sonra geri dönüyorduk. Haftasonları Berlin’e gitmek bir ritüel haline gelmişti ve o dönemde Berlin’in turistik noktaları ile gece hayatını oldukça sağlam biçimde keşfetmiştim.


Yıllar sonra, Polonya’nın sınırındaki Heineken Opener Festival’e giderken de, festivali, Berlin’den başlayan bir Polonya turu olarak planlamıştık. Bu nedenle tekrar Berlin’de birkaç gün geçirme fırsatım olmuştu. Ancak festival ruhuna uygun olarak, ağırlıklı biçimde Neukölln civarındaki alternatif mekanlarda takılmış, grafittilerin peşinde koşmuş, böylelikle daha önceki Berlin seyahatlerimden bambaşka bir Berlin deneyimlemiş, Klunkerkranich ile Urban Spree’ye aşık olmuştum.


Bu sefer beni bekleyen Berlin yine bambaşkaydı. Listemde Berlin’de yapmak ve görmek istediğim onlarca mekan olmasına rağmen, esas niyetimiz Weihnachtsmarkt’ları gezip, Christmas ruhunu yaşamaktı. Berlin’deki daha önceki keşiflerimin bir kısmını şuradan okuyabilirsiniz, bu seferki seyahatten havadisleri de bütün detayları ile anlatıyor olacağım; ama öncelikle yolculuk ve konaklamadan bahsedeyim.


Daha önce hiç kullanmadığım bir havayolu olan Onur Air ile uçtuk Berlin’e. 1.60 boyum ve 48 kilomla genellikle her yere sığdığım için, ucuz uçak bileti bulduğumda genellikle hangi firma olduğuna çok bakmaksızın karşı koyamayanlardanım. Genellikle uçak bileti kampanyaları biraz aldatmalı oluyor, mesela gidiş bileti gerçekten çok iyi bir fiyata oluyor, ama dönüş bileti de aynı oranda artırılmış oluyor.  Eğer aynı havayolu ile gidip döneyim der, gidiş dönüş bileti alırsanız, aslında indirimli filan almış olmuyorsunuz biletinizi. Onur Air’in kampanyası gerçekten iyi bir kampanyaydı, iki kişi Berlin’e haftasonu yaklaşık 500 TL’ye gidip döndük ki, gerçekten yurt içi uçuş fiyatına bir bilet oldu.

Berlin’e giderken oldukça rahat, koltuk araları arasında makul bir mesafe olan bir uçakla uçmamıza rağmen, dönüş uçuşumuzdaki uçak benim boyutlarımı bile zorlayacak darlıkta koltuk aralıklarına sahipti. Aynı şekilde giderken uçağın yolcu profili, şaşırtıcı derece klas, kampanyadan faydalanan gezgin kişilerle dolu iken, dönüş uçuşumuzdaki yolcu profili kabusa yakındı. En son, çocuğunu verdiği rahatsızlıktan dolayı uyarmamıza “medeni bir cevap olarak” arkamda oturan elli yaşında kadın koltuğumu tekmeliyordu. 

Azıcık ağlayan bebeği için bile “Kusura bakmayın.” diyen Almanların arasında birkaç gün geçirdikten sonra, koltuk tekmeleyen bir koca kadın tramvatik oldu tabii, “Türkiye’ye dönmekle hata mı ediyoruz?” diye düşünmeden edemedik.


Diğer yandan hem gidişimiz, hem dönüşümüz –üstelik de dönüşte hava şartları nedeniyle pek çok uçak gecikme açıklamasına rağmen- saatinde oldu. Onur Air bu kampanyalarını yıl boyunca tekrarlayacakmış, birkaç saat uçuş nasıl olsa, dar koltuk aralığı ve az gelişmiş yolcularla karşılaşma riskini göze alırım, derseniz, bence aklınızda bulunsun.

Konaklamaya gelince, hangi semtte kalmak istersem, aklımdakine uygun bir ev bulmam mümkün olduğu için ve genellikle aynı klasmandaki bir otele kıyasla oldukça avantajlı fiyatlar sunduğu için son zamanlardaki seyahatlerimin tamamında Airbnb’den yana tercih yapıyorum.  

Ancak Berlin için konaklama ayarlamakta biraz geçe kaldığım için güzel seçeneklerin çoğu çoktan başkaları tarafından kapılmıştı. Şiddetle tavsiye edilen birkaç otele göz attığım zaman, karşıma çıkan fiyatlar bence gereksiz pahalıydı. Sonuçta otelden sabah erkenden çıkacak ve uykumuz gelince birkaç saat uyumak için geri dönecektik. 

Sevgili ile gidilip odada bol zaman geçirilecek seyahatler dışında, otelin yalnızca lokasyon bakımından iyi olmasına özen gösterenlerdenim. Biraz araştırma yaptıktan sonra, Mitte’deki Hotel 4 Youth’ta karar kıldık. Lokasyonu güzel, yorumları iyiydi.


Otele ilişkin büyük beklentileriniz yoksa ve ziyaret etmek istediğiniz adresler Mitte dolaylarındaysa, burayı tavsiye ederim. Oda boyutları çok büyük olmamakla birlikte, köşe bina olduğu için, odalar çok aydınlık ve ferah. 

Mobilyalar ile banyosu gıcır gıcır. Kaloriferi canavar gibi çalışıyor, çalışanları hem yakışıklı, hem yardımcı. Bir zamanlar duvar tam otelin önünden geçtiği için, otelden metronun Bernauer durağına gidinceye kadarki beş dakikalık yürüme mesafesi, bir açık hava müzesi. Yol boyunca tabelalar, geçmişten fotoğraflar ve bir zamanlar duvardan kaçanların anısına işaretler var. 

Yalnızca uzun boylu veya iriyseniz, yatak boyutlarının biraz küçük olduğu konusunda uyarmalıyım.


Havalı bir konaklama yeri arayışındaysanız da, ortalıkta gezinirken tesadüfen keşfettiğimiz Casa Camper aklınızın bir kenarında olsun derim. Perdelerinin arkasına oda numaralarını basmışlar, bu yüzden otele dışarıdan bakınca bir tiyatro sahnesi gibi görünüyor. Hangi odalarda kalanların uyanık olduğunu görebildiğiniz gibi, otelin karşısında birkaç dakika dikildiğinizde, bir numaranın kenara kaydığını, içeride birinin aynanın karşısında makyaj yaptığını izleyebiliyorsunuz. Çok eğlenceli! 

Dikkatimizi perdeleri ile çeken bu otel, Camper’ın otellerinden biriymiş. Şu anda dünyada iki tane var, biri Barcelona’da, diğeri de bu Berlin’deki. Fiyatı çok makul değil; ama karşılanamaz da değil. Ben Berlin’e yeniden gitme sebebi olarak bu oteli bir kenara not ettim bile.


Seyahat planları yaparak kalın!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım