21 Ocak 2016

İstanbul'dan notlar: OD46, Finn, Grandma, meg, Petra, Beer Hall, Efendi

Bu aralar zamanımın çoğunu İkitelli'de geçirdiğim, çok sevdiğim bir arkadaşımı daha o bölgeye transfer ettiğimiz için "Sex and the İkitelli" günlerini başlatmak için heyecanlandığım ve arta kalan zamanımın çoğunu da evde kitaplara ve arınmaya adayarak geçirdiğim doğrudur.

Ama usul usul gezmeye, seyahat planları yapmaya da devam ediyorum. Planlarım arasında sevgililer gününde kayak tatili, haftasonluk Antwerpen çıkartması, İzmir'de heyecanlı bir nikah faslı, Kars, New York, Yellowstone, Portekiz, İbiza gibi birbirinden alakasız, her biri beni ayrı ayrı çok heyecanlandıran istikametler var. 


Ama şimdilik bunların hiçbirinin konaklama, bilet, izin, finans organizasyonunu tamamadığımdan, bir süre daha daha İstanbul'da ve hava soğukluğu nedeniyle nispeten evcil günler geçirmeyi planlıyorum.

İstanbul'da son zamanlarda keşfettiklerim karşınızda:





OD46: Moda'da küçücük bir dükkan burası. İçeride dört tane masası, birkaç tane bar taburesi var. Krep ve kahve servis ediyorlar. Oturduğunuz yerden krebin hazırlanmasını izleyebiliyorsunuz. Ben özellikle camın önündeki bol yastıklı kanepeye bayıldım. Avokadolu ve mor lahanalı krep inanılmaz lezzetliydi, minicik ortam çok samimiydi. Saatlerce oturmanın önündeki tek engel, tuvaletinin olmaması.


Finn Karaköy: Karaköy'de açılan bütün mekanları hala takip edebilen, hızına yetişebilenlere selam olsun, ben ipin ucunu çoktandır kaçırdım. Bir de açılan her mekanın, korkunç bir hizmet sunsa bile, tıka basa dolu olmasına uyuz olmaya başladığım için, ilgimi de kaybettim bu bölgeye. Ama kokteyl, özellikle iyi kokteyl karşısında zaafım var. Bu yüzden Karaköy'de olmasına rağmen, herkesin şiddetle tavsiye ettiği Finn Karaköy'ün yolunu sonunda tuttum. Kokteyller lezzetli, ortam keyifli ve servis ekibi inanılmaz ilgiliydi. Keyifle kokteylleri yudumlayıp, harika sohbetler ederken, Karaköy önyargımı büyük ölçüde kırdım.


Grandma: Evime yakınlığı sebebiyle oldukça sevdiğim istikametlerden. İzmir'den gelen çıtırımla, inanılmaz keyifli ve dolu dolu bir muhabbetimize ev sahipliği yaptıktan sonra daha da sevmeye başladım. Açıkta, camekansız duran tatlıların ne kadar hijyenik olduğunu tartışabiliriz; ama kesinlikle iştah açıcı görünüyorlar. Yok ben tatlı istemem, sağlıklı takılıyorum diyenler için ev yapımı granola kocaman bir porsiyonda geliyor ve oldukça lezzetli.


Meg (meet.eat.go): Teşvikiye'nin yenilerinden meg, beni yemekleri ile biraz hayal kırıklığına uğratmış olsa da, mükemmel tatlı ekibi, çok güzel tasarım fincanlarında mis kokulu kahvesi ile oldukça keyifli bir ortam sunuyor. Abartı gürültümüze, yüksek kahkahalarımıza, kendi sesimizden kendimizin bile rahatsız olmasına rağmen, "Yine bekleriz." diyip kek ikram edecek kadar tatlılar. Rahat ve keyifli bir ortam isterseniz aklınızda bulunsun.



Petra Roasting Co: Ürdün'deki Petra'ya gitme planlarımın suya düştüğü günlerden birinde, sevgili Buket'in tavsiyesiyle kendimi kahveci Petra'da buldum. Hazır kar yağıyorken, ne yapın ne edin buraya yolunuzu düşürün. Kocaman ve camdan ön cephesi, karlı günler için muhteşem bir manzara sunuyor. İçeride ferah ferah alanda oturup, etrafı kurcalayarak, harika müzikler dinleyerek ve leziz kahve içerek kar manzarası izlemek için son zamanlarda deneyimlediğim en harika mekan. 


Beer Hall: Kapıdan içeri girerken bu kadar kocaman bir mekanla karşılaşacağımı hiç tahmin etmemiştim. Çapanın en son konsepti, bira bahçesi. Akaretlerde, içeri girdiğiniz anda, Alman ve Amerikan karışık bir konseptle karşılaşıyorsunuz. Uzun banklarda oturup bira içmek tam Alman usulü, fast-food track'ler Amerikan... Kızartmalara dikkat edin, kendinize çok yüklenmeyin, leziz biraların keyfini sürün. Fiyatlar da Akaretler ortalamasına kıyasla oldukça uygun.


Efendi: Buradan bahsetsem mi, bahsetmesem mi diye kararsız kaldığım için en sona düşmüş oldu. Ama keyif aldığım mekanlar sıralaması yapsam, kesinlikle en üstlerde kendisine bir yer bulurdu. Efendi, dışarıdan bakınca, sıkış sıkış herkesin ayakta durduğu, çok olağanüstü olmayan müzikler çalan kendi halinde bir mahalle barı gibi görünüyor. Harika olan şeylerden ilki müşteri kitlesi. Tuvalet sırasında beklerken bile, bir sürü kişiyle tanışıp, ayak üstü şakalaşıp, laflayabiliyorsunuz. Her seferinde de yalnızca bir içki içmek için gidip, çok olağandışı ve absürd geceler geçirdim. İlk gittiğimde alt katı keşfedememiştim, iki kişilik bir yatağın üstünde yayılarak, dans edenleri izlemek ve kokteyl yudumlamak gerçekten inanılmaz keyifli. Her haftasonuma o yatağın üzerinde, "Bu akşam beni nasıl bir macera bekliyor acaba?" diye heyecanlanarak başlayabilirim.

Keyifle keşfederek kalın!

Hiç yorum yok:

Pinterest'im

Instagram'ım